Atatürk:Entelektüel Biyografi Prof.Dr. Şükrü Hanioğlu Dr. Ş. Âkile Zorlu  

😂

Yayık ağızlı kurbağa fıkrası geldi aklima nedene. ..

Hocam genel tutumumuzu tahammülsüzlük üzerine değil saygı odaklı inşa ediyoruz. Sizce de yeterince tahammülsüzlük hâli yok mu toplumda? Hele ki söz bahsi dinlemek olunca... Bununla birlikte Prof. Dr. Mustafa Şen okulumuzun Sosyoloji Bölümü'nden saygın bir akademisyendir. Fikirlerini önemsiyoruz. Tıpkı sizinkileri önemseyip yanıt verme zahmetinde bulunduğumuz gibi.

"Zahmet " (!) olmuş , lütuf olmuş ben kulunuza yanıt vermek .akp - mhp -ergenekon iktidarı ilerici kesimleri bile nasıl bir dil kullanmaya alıştırmış . @@sifirincisinif

Neresi güzel kitap? Klasik bir Atatürk düşmanı sol-liboşun çarpıtmalar içeren beyin yıkama kitabı işte. :)

Mumkun degil ki zaten irkcilik seviyesinde milliyetci cunku kendisi

Senin solculuktan anladığın ne ağa, bu anlayışla fidel ile de bağdaşmıyor! Şükrü hoca liberal, vamik Volkan'ı kaynak gösteren bir kitap yazmış:)

Ne büyük (!) buluş...

Atatürk gibi zeki bir adam, solculuk ve sağcılık safsatalarına zaten düşman. Hatta Atatürk'ün içişleri bakanı Şükrü Kaya, sağdan ve soldan gelen cereyanları sakat ve zararlı fikirler olarak adlandırıyor ve sağcılar ve solcuların, polislere ve jandarmalara yakalatılacağını da belirtiyor.

Atatürk'ün ırkçılık ve Sol'a dair söylediklerine bir kaç örnek verelim: “Sağ'a mı Sol'a mı, nereye doğru gideceğiz? Herhalde Sağ'a değil! Çünkü insanlar; fikirleriyle, siyasetleriyle, ilimleriyle sürekli aksi (Sol) istikameti takip ediyorlar. Eski tarihin, insanlığı kendi kendine bağlayan bağları, bilhassa Umumi Harb'in yarattığı büyük sarsıntıdan sonra, büsbütün gevşedi. Ve Sol'a doğru, bazı devletler seri ve hamleli, bazı devletler ise yavaş ve temkinli bir yürüyüşe başladı. Şüphe yok, insanlığın düşünüş tarzı, çok derin ve esaslı inkılap (devrim) devresindedir. Bir taraftan krallar, imparatorlar, Sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları zayıflıyor, diğer taraftan Sosyalistler, hak taraftarları, Halkçılık kuvvet kazanıyor. Bu değişim karşısında Türkiye ne tarafa dönecek? Üretim ve üretim araçları bireysel vasfı kaybederek ortak olmaktadır. Fakat onların mülkiyeti bu gelişmeye tabi ortak olamamış, bireysel ve kişisel kalmıştır. Cihan inkılabı işte bu gayrı tabilikte çıktı. Bu ihtilalin müdafaa ettiği dava şudur: "Üretim ve üretim vasıtalarını, gelişme ortak bir hale getirdi. Bu ortak mesai ve teşkilatın menfaatı da ortak olmalı şahsi olmamalıdır. Hiç şüphe yoktur ki bu (Sol/Halkçı) dava haklıdır! Çünkü üretim müesseselerinin şahıslar elinde kalması, makineler sayesinde çoğalması lazım gelen refahı akamete uğratıyor. Fabrikatörler çoğunlukla insanlığa faydalı olan şeyleri değil, çok para eden maddeleri üretmeye çalışıyorlar! Tacirler, stoklarını memleketin muhtaç bölgelerine değil, çok para eden yerlerine taşıyorlar! Bankaların sermayeleri insanları sefaletten kurtaracak zeminlerde, insanların hayrı için değil, vurgunculuğun çok olduğu yerlerde sarrafların menfaatleri için işletiyorlar!" Devlet bireyin yerini alamaz, fakat, bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler, bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise, devlet vatandaşların öğretimi, eğitimi, sağlığıyla ilgilenmek zorundadır! Devlet, memleketin asayiş ve savunması için yollarla, demir yolları ile, telgrafla, telefonla, memleketin doğasıyla, hayvanlarıyla, her türlü taşıtlarıyla, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, HER TÜRLÜ SİLAHTAN DAHA ÖNEMLİDİR! Özel çıkarlar çoğunlukla, genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de, özel çıkarlar, en nihayet rekabete dayanır. Oysa, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. (...) Bir de, ferdin (bireyin) kişisel çalışmaları, ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin gelişimine mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır." "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı, millet meclisinde mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız. Fakat ne yapalım ki, Demokrasiye benzemiyormuş, Sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş. Efendiler, biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz, çünkü biz bize benzeriz." Düşünce tarzı, takip edilecek ideoloji için ise şunu diyor: "Ben manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı (acımasız kural/yasa), hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış ilke bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır." Irk ayrımcılığına dair diyor ki; "Irklar arasında bugün görülen farkların tarih açısından önemi pek azdır. Kafatası biçimi, ırkların sınıflandırılmasında kullanılırsa da toplumsal olarak hiçbir anlamı yoktur - Atatürk, "Türk Tarihinin Ana Hatları", 1930) Atatürk, millet kavramını; “Türkiye Halkı, ırken veya dinen veya harsen (kültürel olarak) birleşik ve yek diğerine karşı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu ve mukadderat ve menfaatleri ortak olan bir toplumsal hey’ettir” diyerek tarif etmektedir. Atatürk'e göre, "Türk"ler bir ırk ve etnik grup olmaktan ziyade, siyasi ve içtimai bir camiadır. Afet İnan'ın Medeni Bilgiler isimli kitabında Atatürk kendi millet tanımını açıklamış ve bu tanımın içine ırk, etnik köken ve din gibi hususları katmamıştır. Ayrıca Atatürk, Ziya Gökalp gibi Türkçülerin hars-medeniyet ayrımına katılmamış ve "Medeniyet, harstan (kültürden) başka bir şey değildir" yorumunu yapmıştır. [9] Afet İnan, öğrenim gördüğü Fransız Lisesindeki tarih kitabını Mustafa Kemal Atatürk'e gösterir. Kitapta Türklerden "ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim" olarak söz edilmekteydi. 19. Yüzyıl Avrupa'sında geliştirilen ırkçılık ve beyaz ırkın üstünlüğü tezleri, Avrupa milletlerini üstün görüyor ve kendi tarihine kaynak olarak özgün uygarlığın beşiğinin Yunanistan olduğu efsanesini ortaya atıyordu. Batılı ırkçı akımların tesirinde yazılan tarih kitaplarının Türklere yaklaşımı göçebe, istilacı barbarlar şeklindeydi. Batılı tarihçiler M.Ö. 5000 yıllarında Anadolu, Mezopotamya ve Asya'da ortaya çıkan medeniyet izlerinin keşfinden önce, Antik Yunan Medeniyetini kendi medeniyetlerinin odağına oturtuyordu.[12][13][14]" Atatürk milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Ortak mazi, lisan, ahlak, kültür ve hukuk Türk Milletini oluşturan temellerdir. Atatürk'e göre, millî hudutlar içindeki "Türk Milleti'ni, etnik kökenlerine göre ayrıştırmak birkaç düşman aleti beyinsiz, mürteciden başka hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir bırakmamıştır".[11][19] "Atatürk milliyetçiliği, Atatürk'ün millet tanımından yola çıkarak Kemalizm'in milliyetçilik ilkesini oluşturur. Atatürk'e göre millet, geçmişte bir arada yaşamış, bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama inancında ve kararında olan, aynı vatana sahip, aralarında dil, kültür ve siyasi birlik olan insanlar topluluğudur. Atatürk'ün tanımladığı milliyetçilik; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını vatandaşlık ve üst kimlik değerlerine dayandıran sivil milliyetçi bir vatanperverlik anlayışıdır. [4][5][6] Avrupa menşeli "üstün ırk, aşağı ırk" nazariyeleri 19. yüzyıl Avrupa'sında yaygındı. Atatürkçü görüşe göre Türk milleti 1924 anayasasında tanımlıdır. Bu tanımda ırk ve din reddedilir. Bu tanımda "Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık itibarıyla Türk denilir" denmektedir. 1931 ve 1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik Türk Tarih Tezi kitabında Türk toplumunun ırkçı, dinci, etnik ayrımcı ve benzeri farklılıkların öne çıkarılarak tanımlanmasına karşı çıkar. Onun yerine "Ne mutlu "Türk"üm (yani Türkiyeliyim/Türkiye Vatandaşıyım) diyene" anlayışını ortaya koyar.[27] " Kaynak: Wikipedia "Atatürk Milliyetçiliği"

Hocam iki yorumunuz da yayınlanıyor şu an. Yorumları silmiyoruz. RU-vid ile ilgili bir süreç yorumların hemen yayınlanmaması. Hakaret olmadıkça bu platform her türlü eleştiriye ve yoruma açıktır.

Şaka mı bu? Siz kaç tane Atatürk kitabı okudunuz da en iyisi bu saçma sapan çarpıtmalar içeren kitap diyorsunuz? Cengiz Özakıncı'nın Atatürk ile ilgili yapılan iftiaları ve çarpıtmaları belgeleriyle çürüttüğü kitapları okuyun ya da Akademisyen Norman Itzkowitz ve Pr. Dr. Vamık Volkan'ın birlikte yazdıkları "Atatürk'ün Psikanalitik Biyografisi" kitabını okuyun. Ve de Robert P. Crease'in 2019'da yazdığı "Bilim Devrimcileri" kitabını.

👏👏👏

Onu biraz arastiran herkes bilir hanimefendi adam inanmiyorum diye kendi mektuplarinda yazmis saklamiyor ki bunu, zaten farki da o politikacilar gibi halkin duymak istediklerini soylemiyor, ama insanlarin bu konuya girmekden imtina etmeleride normal, hassas bir konu cunku, simdi misal fatih sultan mehmed'in arsivlerde inancsiz oldugu ile ilgili bir belge olsa yayinlanir mi? Insanlarin kalbi kirilmasin diye yayinlamaz devlet muhakkak tipki bunun gibi bisey cunku bu konu egzejere edilip cok farkli yerlere cekiliyor, adamin inanmadigindan yola cikarak sonunda vatan haini bile diyorlar ve bir kesim insani manuple edebiliyorlar, kadir misiroglu gibi nazim kibrisi gibi ingiliz ajanlari ulkemizi bu hassas noktadan yakalayip ikiye bolduler resmen, bu tuzaga da bu cahil halkimiz ister istermez dusuyor

Onu biraz arastiran herkes bilir hanimefendi adam inanmiyorum diye kendi mektuplarinda yazmis saklamiyor ki bunu, zaten farki da o politikacilar gibi halkin duymak istediklerini soylemiyor, ama insanlarin bu konuya girmekden imtina etmeleride normal, hassas bir konu cunku, simdi misal fatih sultan mehmed'in arsivlerde inancsiz oldugu ile ilgili bir belge olsa yayinlanir mi? Insanlarin kalbi kirilmasin diye yayinlamaz devlet muhakkak tipki bunun gibi bisey cunku bu konu egzejere edilip cok farkli yerlere cekiliyor, adamin inanmadigindan yola cikarak sonunda vatan haini bile diyorlar ve bir kesim insani manuple edebiliyorlar, kadir misiroglu gibi nazim kibrisi gibi ingiliz ajanlari ulkemizi bu hassas noktadan yakalayip ikiye bolduler resmen, bu tuzaga da bu cahil halkimiz ister istermez dusuyor 0:01

uzerine konusulan kitabin, yilarca calisip once ingilizce versiyonunu yazmaktan ve/veya sonra da yillarca calisip turkce versiyonunu yazmaktan degil de sabah' tan aynen:)

Cumhuriyet, Birgün durursun Sabah'ta yazmak da ne oluyor ? Şükrü bey, ne kadar ayıp. Bütün hayallerimizi yıktın, ezberlerimizi bozdun...@@miapinneberg

Çok doğru bravo. Bu sözde sol-liberal "yetmez ama evetçi" kafalanın tek derdi Atatürk'e savaş açmak ve de Atatürk düşmanı yerli ve yabancı hükümetlere, lobilere, cemaatlere hizmet etmek zaten. Çünkü bu yolla para kazanabiliyorlar ancak. :) Ülke giderek daha da mahvolmuş, İran vya Afganistan olmaya doğru gidiyormuş bunların umurlarında değil. Çünkü ülke ol hale gelirse zaten Avrupada Abd'de kalacak yerleri ve mülteci sıfatıyla vatandaşlıkları hazır sanıyorlar. İran'da da 1979'da İranlı Komünistler ve Liberaller Humeyni'yi destekledirler ve sonra hepsi pişman oldular ama iş işten geçmişti. Yarısı Avrupa Abd'de kaçak hayatı yaşarken diğer yarısı ülkeden kaçamadı. Ve ağır işkencelerle, idamlarla öldüler. Çünkü Abd ve Avrupa milyonlarca sol-liboş göçmenin hepsini almaz, alamaz. Bunlardaki bu akıl tutulmasını bu Atatürk nefretini, düşmanlığını anlamak gerçekten imkansız.

👏❤🙏🙏🙏

🙌👏🙏🙏🙏❤

Size ortaokul tarih kitapları düzeyindeki yorumlarınızı aşmanız, dönemi ve Atatürk'ü daha iyi anlamanız için birkaç bilgi vereyim. 1912 itibari ile Osmanlı' da iktidar İttihat ve Terakkide ve lider Enver Paşa. Almanların yanında savaşa girilirken padişaha falan soruyor değiller. M.Kemal in liderliği alması, Almanlarin kaybedeceği belli olması ve yerli askeri mahkemede İttihat Terakki kadrosunun savaş suçlusu sayılması , nihayet 1926 da kalan son iki önemli İttihatcının asılarak idamı sonrasına rastlar. 1920lerdeki beklenti Enver Paşa'nın dönmesi ve liderliği tekrar ele alması yönünde idi... İkinci konu Suriye cephesi görevi sonrası geri göreve çekilen M.Kemal'in padisah ile arası gayet iyidir. Padişahın kızına evlenme teklifi gönderdiğini falan da bilmezsiniz siz... O dönem ülkenin yönünün zaten batı olduğunu Karabekir dahil herkesin aynı fikirde olduğunu. İslamcılık ya da Arap sempatizanı bir ideolojiye sahip olan kimse olmadığını da bilmelisiniz... İnönü'nun Dersim konusundaki eleştirileri nedeni ile görevden alındığını ve adada gözlem altında tutulduğunu. Hatta Atatürk 'ün son zamanlarinda İnönü'nün yaşadığından haberi olmadığını, ölmeden önce İnönü' nün çocuklarının geleceği için pay/emir verdiğini biliyoruz. Yine M.Kemal'in ölümünün üzerinden gün geçmeden oy birliği ile onun son yıllarda arasının olmadigi İnönü'nun Cumhurbaşkanı seçildiğini unutmayın... Nazim'ın diğer yazar/sanatçı takımı gibi övgü düzmediği için yıllarca süründürdülüğünden de haberiniz yok sanırım. 1930 lar hakim ideolojisinin ne olduğunu anlamak için TTK ve TDK çalışmalarına bakabilirsiniz. Dönemin Alman ideolojisi hakimdir ülkede. Yukarıdaki tartışma gayet soft düzeyde, buna bile sinirleniyorsanız, imanınızı sorgulamanız gerek. Kemalizm, M. Kemal in kurduğu bir ideoloji değil, o bilimin yolunu işaret ediyor. Dogmalaştırma askeri darbeler sonrasına ait.

Atatürk her şeyden önce türk milliyetçisidir, bunuda kendisi söylüyor zaten