Arapçada sadece iki zaman olduğunu (geçmiş zaman, ve gelecek/şimdiki/geniş için ortak bir zaman) öğrenince, zengin bir dil diye övüle övüle göklere çıkartılan Arapçanın nasıl bir balon olduğunu anladım. Gramer olarak Türkçe Arapçadan çok daha zengin. Bir defa o "miş"li kalıplar dünyada çok az dilde varmış, mesela aynı aileden olan Korecede, iddiasız rivayet. Türkçeyi öğrenmeden Arapça öğrenmeye çalışanlar, Arapçayı Türkçede hangi gramerle ifade edeceklerini şaşırıyorlar. Hocaların kimisi fıkraları "di"li geçmiş zamanla anlatıyor. Ama Arapçanın da hakkını yemeyelim, bize bağnazlık yakışmaz. Arapça gerçekten sanatsal bir dil. Kelime haznesinin zenginliği ise aslında Türkçeye girmiş halinde geçerli. Mesela "hissi kablel vuku" deyince şiir gibi geliyor, "önsezi" deyince çok sade ama hiç cafcaflı değil. "Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesi ile irtifaının hasıl-ı darbının nısfına müsavidir’" deyince şiir gibi. "Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir" deyince hiç sanatsal değil ama matematiksel olarak anlaması çok daha kolay. Gelecek ve şimdiki zamanın aynı kalıpla anlatılması da daha sanatsal oluyor. Küçük çocuğuma ahirete dair böyle menkıbeler anlatırken bir gün ben de bu adam gibi "cekmiş"/"cakmış"lı kalıp kullandım. Çocuk çok rahatsız oldu. Böyle anlatma dedi. Geniş zaman kullanınca daha hoşuna gitti. "miş"li anlatım ise fıkralarda ve masallarda daha hoş.
17 дней назад
Çok teşekkür ederim kardeşim Allah razı olsun harikasın
@@Musamusam İddiasız rivayet bildiren "miş"li yapıların Korece gibi çok az dilde olduğunu ben bilemezdim, fark ettiyseniz onu da o kalıpla belirttim ilgililerine atfen. Ben İngilizce ve Arapçada olmadığından eminim. "Ellezi" veya "elleti" veya çoğulları ilgi zamiri (İngilizcedeki relative pronoun) olup Türkçede yaygın bir karşılığı yoktur. Yine de "ki o(nlar)" diye çevrilerek Türkçe bir karşılık gösterilebilmektedir. "Zinciri ki dün ona ayağım takıldı..." gibi. Yaygın kullanımda ise Türkçe karşılığı daha karmaşık bir cümlecikle ifade edilir, ki bu da Türkçenin en zor konularından biri, mesela "Dün ayağım takılan zinciri ..." gibi. Benim büyük çocuğum 7 yaşına kadar bu cümlecikleri yanlış kurardı. Sanırım siz "mişti"li kalıpla karıştırdınız, "Zinciri ki dün ona ayağım takılmıştı ..." gibi ama "ellezi" vb o da değil, çünkü diğer yapılarla da kullanılır. Besmelenin çevirisi hakkında kanalımdaki videoyu izleyebilirsiniz. Doğru, orada "ve" yok, ama söylenmesi hiç de "kırmızı ve elma" örneğindeki gibi absürt bir hata değil. "Güçlü cesur adam" yerine "güçlü ve cesur adam" demek gibi üstünde durulmayacak bir ayrıntı. Güzel Türkçemizde bunun için bir insana "cahil" demeye "hadsizlik" denir. Yanlış söylediği halde "BU gerçekleri" diye kibirle başlayıp "örtmeye çalışana KAFİR denir" diyene Türkçe argoda 3 harfli bir şey söylenir ama gerek yok, çünkü tüm o hakaretleri kendi kendinize yapmış oldunuz zaten.
@@Musamusam Hatta benim besmele çevirisindeki gibi "Allah" adını daha öne almadıysanız "Rahman VE Rahim Allah" diye çevirmek daha doğrudur, çünkü Türkçemizde öyle kullanılır. Sizin "kırmızı ve elma" demenizdeki gibi absürt olması ancak "Rahman ve Rahim ve Allah" denseydi söz konusu olurdu ki kimsenin böyle çevirdiği yok. Esas isim "Allah" ve peşinden gelen sıfatları "ve" bağlacıyla bağlarız. Benim örneğimde de "güçlü cesur adam" yerine "güçlü ve cesur adam" Türkçede daha yaygın kullanımdır.
Abim emeğine yüreğine sağlık aydınlanan aydınlanıyor elhamdülillah harikasınız 💯💯💯💯💯💯💯💯💯 Rabb'im senden razı olsun sabır sabır ya sabır Abim bazen diyorum ki ben yerinizde olsam kafa çoktan sıyırırdım her video da ayrı bir düşünüyorum bunların Kur'anı okumadığı o kadar netki bide abi arada bir ilginç kelimesini kullanıyorsun ya ben onu ne aptal anlıyorum 😂 abim şükürler olsun Rabbime sizi tanımışım 💯💯💯💯💯💯💯
Abi mausla durdurmana gerek yok videoları, boşluk tuşu ve K tuşuda durdurup oynatmaya yarıyor...Görüntü bozuluyor sen mausu durak işaritene getirip götürürken yazılar falan çıkıyor yani..Klavye kısa yollarını kullanirsan yayın görseli için daha iyi olur bence...
neredeyse hic bi cemaatte tarikatta camide yada mecliste duymayacagimiz ayetler . Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Enam 57 Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. Zuhruf 44 Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir. Yunus 109 Dinlerini (doğru dinden) ayıran ve farklı cemaatler (mezhepler) oluşturanlardan olmayın. Zaten her hizip kendinde olanla övünüp durur. Rum 32 Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler. Zümer 22
Sadece Allah ve Sadece Kuran ;) Kuran [En'am] 6:27 - Ateşin başında durduruldukları vakit onların "Keşke geri döndürülseydik de Rabbimizin ayetlerini (vahiy ve mucizelerini) inkar etmeseydik ve inananlardan olsaydık," dediklerini bir görsen! Kuran [En'am] 6:28 - Daha önce gizledikleri ortaya çıktığı için (bu itirafı yapıyorlar). Geri döndürülselerdi, yine menedildikleri şeye dönerlerdi. Yalan söylüyorlar. Kuran [En'am] 6:29 - "Bizim için sadece dünya hayatı vardır, diriltilecek değiliz," diyorlardı.
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?” (Enam, 114) Rabbin asla unutkan değildir. (Meryem, 64) Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.(Enam, 38) Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. Yusuf 1
Fakirlik güzellemesi sinir edyor; fakirim hastay8m diğeri yöneteni yok yere zengin daha şükürden bahsedeni dövmek gerek* Niye sadece öte alem de olsun diğerinde ki gibi biz dünya nimetne de doyak ya
düşünüyorumda fakirle zengin habisini rasule kurandışında vahiy gelmemiş Allah muhamet rasule kurandışı gayb haberi vermemiş rasul bu tür habis olsun rivayet olsun bunları nasıl ve nereden bilecek selam kurana tabi olanlara
Mahmut bey şu Fatiha suresinin 7. Ayetinin farklı farklı çevirileri var! Doğrusu neyse anlat da bilelim. Zahmete girmeye ne gerek var binlerce videoya! Bu ayetin anlamı neyse açıklayın. Ben bilmiyorum Arapça falan ama doğrusu neyse öğrenelim. Öğrenelim ki doğruyu haklıyı haksızı bilelim!
SADECE KURAN (ALLAH'IN KİTABI) YETERLİDİR. "Hadis kitaplarına" veya Peygamber'in sünnetine ihtiyacımız yok Seçim senin. İnandığınız şeyden siz sorumlusunuz. 1. Gerçek Müslümanlar/Mü'minler yalnızca Allah'a kulluk ederler. Şirk (ortaklık) yapmadan. Ve bize sadece Kur'an (Allah'ın kitabı) yeter ve Allah tek kanun koyucunun kendisi olduğunu, Kur'an'ın eksiksiz olduğunu ve Kur'an'ın kendisinden başka yazıları reddettiğini söyler. İşte ayetler: Koran 6:114 - ALLAH'tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma. Koran 7:3 - Rabbinizden size indirileni izleyin, O'ndan başkalarını dost edinerek izlemeyin. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz! Kuran 29:51 - Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır. Kuran 45:6 - Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir. ALLAH'tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar? Kuran 6:38 - Kanatlarıyla uçan kuşlar dahil yeryüzündeki tüm yaratıklar sizin gibi birer toplum. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar (tüm yaratıklar) Rab'lerinin huzuruna toplanacak. 2. Sünniler, Şiiler ve çeşitli mezhepler, yalnızca Kur'an'a uymadıkları için Müslüman sayılamazlar. Kendi kitapları, kanunları, ortakları var. ve onlar Allah'ın yolundan saptılar Kuran 42:21 - Yoksa ALLAH'ın izni olmadığı halde onlar için dini kurallar ve yasalar ortaya koyan ortakları mı var? Daha önce belirlenmiş bir karar olmasaydı onların arasında yargı verilirdi. Zalimlere acı bir azap vardır. Kuran 30:32 - Onlar ki dinlerini parçaladılar ve mezhep mezhep oldular. Her parti kendine ait (imam ve kitap) larla sevinip övünmektedir. Kuran 23:53 - Fakat, onlar işlerini çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunandan hoşnut. 3. Allah'ın ümmeti tek bir ümmettir Kuran 23:52 - İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden sakının! Kuran 6:159 - Dinlerini parçalara ayırıp grup grup olanlarla senin hiç bir ilişkin yoktur. Onların işi ALLAH'a kalmıştır; sonra onlara durumlarını haber verecektir. 4. SADECE ALLAH'TAN ŞEFAAT VAR İsa, Meryem, Muhammed ve Ali kendilerini çeşitli yollarla putlaştıran kişileri Diriliş Gününde reddedeceklerdir. Kuran 39:44 - De ki, "Tüm şefaat ALLAH'a aittir." Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz. Kuran 2:48 - Öyle bir günden sakının ki, kimse kimsenin yerine birşey ödeyemez, aracılık (şefaat) kabul edilmez, kimseden bir fidye alınmaz ve yardım da edilmez. Kuran 25:30 - Ve Elçi (Muhammed) (kıyamet günü) şöyle diyecektir: "Ey Rabbim! Benim kavmim gerçekten bu Kur'an'ı terk etti!" Kuran 2:165 - ALLAH'tan başkasını tanrı edinen ve ALLAH'ı sever gibi onları seven kimseler var. İnananlar ise en çok ALLAH'ı sever. O zulmedenler, azabı gördükleri zaman tüm gücün ALLAH'a ait ve ALLAH'ın azabının çetin olduğunu anlayacaklarını bir bilselerdi! Kuran 2:166 - O zaman, uyulanlar kendilerine uyanlardan uzak duracaktır. Artık azabı görmüşlerdir ve aralarındaki tüm bağlar kesilmiştir. Kuran 2:167 - Uyanlar şöyle diyecek: "Keşke bir şansımız daha olsaydı da onların şimdi bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık." Böylece ALLAH yaptıklarını pişmanlığa dönüştürür; ateşten çıkamazlar. 5. ALLAH'A ŞİRK KOŞMAK Şirk, Günahın en kötü şeklidir ve ölmeden önce tövbe edilmezse affedilmez. Kuran 4:48 - ALLAH kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bundan başkasını dilediğine bağışlar. Kim ALLAH'a ortak koşarsa çok büyük bir hakaret etmiş olur Kuran 4:116 - ALLAH kendisine ortak koşulmasını (ölünceye kadar sürdüğü taktirde) affetmez; bunun aşağısındaki günahları ise dilediği kişiye affeder. Kim ALLAH'a ortak koşarsa tamamen sapıtmış olur. 6. Kur'an tek sünnetin Allah'ın sünneti olduğu konusunda ısrar eder. Kur'an'ın hiçbir yerinde Muhammed'in sünnetinden bahsedildiğini görmüyoruz. Kuran 33:62 - Öncekilere uygulanmış ALLAH'ın sünneti (yasasıdır). ALLAH'ın sünnetinde herhangi bir değişme bulamazsın. Kuran 35:43 - Yeryüzünde büyüklendiler, kötülük planladılar. Halbuki kötü plan sahibine geri teper. Geçmişlere uygulanan sünnet (yasa) dan başkasını mı bekliyorlar? ALLAH'ın sünnetinde bir değişiklik göremezsin; ALLAH'ın sünnetinde bir sapma göremezsin. Kuran 48:23 - Öteden beri uygulanan ALLAH'ın sünneti (sistemi) budur. ALLAH'ın sünnetinde bir değişme bulamazsın. 7. BİR MÜMİNİN KURAN'A UYMASI ÖNEMLİDİR Kuran 43:43 - Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Elbette sen doğru yoldasın. Kuran 43:44 - Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız.
Yani demek istiyor ki arkadaş. Siz o zulüm gören müslümanların halini dert edinmeyin, yardım da etmenize gerek yok. Çünkü Allah onların kaderine bunu yazmış, cennete koymak için tüm bu çileyi ve ezayı onlara vermiş. Sonu zaten cennet üzülmeyin. Tarikat ve tasavvuf insanları bu hale sokmak istiyor. Günde 5 vakit namazını kıl, etliye sütlüye karışma, hiçkimseye bulaşma, rabıtanı yap mürşidine tap, sıcak evinde karnın burnunda minder altında zikrini çek, seccadede uyuya kal, rüyanı hakikat say. Böyle müslümanlık mı olur. Bu ülkede tarikatların milyonlarca taraftarı ve müntesibi var. Dünyanın herhangi biyerinde katledilen sözde kardeşleri için bir araya gelip nüfusları üzerinden güç gösterisi yaparak, onlara hertürlü desteği vereceklerini hatta yanlarında savaşacaklarını, hükümetlere ve partilere oy potansiyelleri üzerinden baskı uyguladıklarını gördünüz mü? Hayır. Ama kürsülerden, fırat ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, Allah! hesabını ömerden sorar, diye nutuk atarlar. Arkadaşlar bunların hamurunda bu var zaten. Fırdöndü konyalı da moğollar ın katliamlarını görmezden gelmemişmiydi. Amaç zaten bu. İslam aleminin bu hale gelmesinin asıl sebebi, din adına paralel bir din ile insanları Allah ın emirlerinden uzaklaştırmak. DİN ADINA DİN DEN UZAKLAŞTIRIYORLAR!
Mahmut Bey, bence bu rivayetle dalga geçmeseniz iyi olurdu. Çünkü kıyamet günü insanların dünyada bir gün veya daha az kalmış gibi hissetmeleri Kuran'da çok geçer ve buradaki anlatımı destekler. Ayrıca insanların kabullenmekte zorlandıkları, bu dünyada masum insanların, bebeklerin, hayvanların çok şiddetli azaplar çekebilmeleri, zalimlerin zevkü sefa sürebilmelerini de Allahü Tealâ'nın adaletiyle bağdaştıran bir anlatım. İbrahim 42 ayeti de böyle bir uyarıdır. Bunlar, tam olarak o rivayetin gerçekten Hz Muhammed (sav) tarafından söylendiğini veya böyle bir şey olacağını garanti etmez, ama üç aşağı beş yukarı doğru olma ihtimali hiç de az değil. Hüküm iddia eden bir rivayet de değil. Birileri bu anlatımı istismar edip fakirlik edebiyatıyla halkı kandırıyor diye o anlatım gerçek dışı olacak diye bir şey yok. Aldatanlar, gerçekleri de istismar edebilirler. Yapmamız gereken o gerçeklerle alay etmek değil, istismara karşı durmak.
Daha önce başka yorumlarda da söylediğim gibi bu dünya hayatında zaman boyutu sanal, ahiret hayatındaki zaman boyutu ise gerçek (reel, hak). Sanal sayı ekseni reel sayı eksenine diktir. Yani sanal eksende ne kadar uzun zaman yaşanırsa yaşansın, bunun reel zaman eksenine izdüşümü bir andır. Ahirette insanların, dünyada bir gün veya daha az yaşamış gibi düşünmeleri bundandır.
O hadisin doğru olma ihtimali çok dediğiniz anda dini hadislerden de anlayabiliriz düşüncesi doğar ki bu da sizi o bataklığa çeker ve her türlü istismara ve sömürüye açık olursunuz. O bataklığa bir girdiniz mi çıkmanız çok zor. Birçok hadis ile ilgili acaba doğru mu diye düşüncelere sürükleyerek seni meşgul eder. Yanlış yorumlamalarla doğru diye düşünüp yanılabilirsin de! İşte onun hesabını veremezsin. Oysaki din yalnız Kurandan öğrenilir dediğiniz anda O Allahın adaletiyle ilgili kafanızda zaten şüphe kalmaz sömürüye de kapı açmazsınız. Kuranın ayetini de yanlış yorumlayıp yanılabilirsin ama en azından Allah katından olduğu belli olan Kurandan yola çıkarak aklettiğin için bir özrün olur. Selam ile kardeşim.
@@rasyonelmonoteist8701 Size de Selam. Daha önce de defalarca belirtmiştim, yine belirteyim. Ben bu kanal müdavimlerinin çoğuyla aynı çizgide değilim. "Aynı dinden değiliz" dediğiniz kadar uzak olduğumu sanmıyorum, ama farkımız "Kuran yeter"ci olup "yalnızca Kuran"cı olmamam. Aradaki başlıca farkları şöyle belirteyim: 1. Kuran'ın yer yer Kuran dışına yönlendirmeler yaptığı çok açık. Mesela, a) Rükû edenlerle birlikte rükû et" emriyle muhtemelen çok öncelikli olmayan namazın şekilsel ayrıntılarını cemaatle kılınagelen şekline yönlendirmesi. b) "Bilmiyorsan zikir ehline sor". c) "Hac bilinen aylardadır" gibi "bilinen" sıfatıyla yetinilen yönlendirmeler, hatta "el" belirteçli bir isim Kuran'ın başka bir yerinde geçmiyorsa o da bu kapsamda. 2. Kuran'da en az 3 yerde belirtilir ki hak Rabbimizden gelendir. Dolayısıyla hangi yoldan gelirse gelsin hak değerlidir. İçine batıl karışmakla, onu ayırt etme sorumluluğu hepten kalkmış olmaz. Ayırt etmemiz gerekmese bile en azından onunla alay etmekten sakınmak gerekir. 3. Nebilik makamı hatem bulmuş, ama resullük makamı için böyle bir bilgi yok. Yarın bir resul gelse, "yalnız Kuran yeter, ben sana uymam" diyebilir miyiz? Yoksa onu Kuran ölçüsüyle mi tanırız? Tıpkı bunun gibi, Kuran'ı anlamama yardımcı olacak her bilgi, her yoldaş, her öğretici de kıymetlidir. Zaten siz de bu yüzden birbirinize hakkı tavsiye etmiyor musunuz?
@@zamanhizlageciyor Kuran yeter deyip yalnız Kuran diyememek zaten salt haliyle çelişkidir. 1.Kuranın yönlendirmeleri başka dini kaynaklara değildir. Kuran insanı başka dini kaynaklara değil; İlme, bilime, doğa ayetlerine yönlendirir. a) Cemaatle namaz ritüeli şeklinde kılagelenlerin rüku ettiği kabulü nasıl oluştu sizde? Rükunun ne olduğu Kuranda açıktır. Rüku alçakgönüllülük demektir. Namazdaki 90 derecelik eğilme rükunun sadece şekilsel yansımasıdır ki bir kavramın şekilsel yansıması o kavramın tanımı ya da açıklaması olmaz. Mesela selamlaşmanın tanımı tokalaşmaktır diyebilir misiniz? O halde rüku edenlerle rüku edini anlamak için eğilenlere bamamız gerekmiyor çünkü onların rüku ettiğinden şekle bakıp emin olamayız. Alçakgönüllü olduğundan emin olduklarımızla birlikte alçakgönüllü olmalıyız. Yani bu ayet için asla rivayetlere ihtiyacımız yok. Zaten namazı hadislerle anlamak da mümkün değil. Hadislerde namazla ilgili birçok şey yoktur ya da çelişkili birçok rivayet vardır. Namaz ritüeli sağlıklı biçimde hadislerden de çıkmaz. Geleneğin kıldığı namazı doğru kabul ediyorum ama neden sorusuna cevap bulman gerekir. b) Bilmiyorsan zikir ehline sor derken zikir ehlinin rivayet ehli olduğu kabulüne götüren şey nedir sizi? Zİkir Allahı hakkıyla anan ve onun kitabını, doğa yasalarını hakkıyla düşünenler ve bu konuda delilleri olanlardır. Rivayet ehli ise duyum ve zandan ibarettir. Onlar delil üzere olanlar değillerdir. Zikir ehli Kuranın da emrettiği gibi delil üzere olmalıdır. c) Takvim konusunda tarihi Arap kaynaklarına bakmakta bir beis yoktur. Bu hadisleri dinde kaynak kabul etmek demek değildir. Hadisler tıpkı milli destanlar gibidir. Nasıl ki destanlar tarihi belge kabul edilmez ama bazı motifler hakkında bilgi kaynağı olabilir işte öyle hadisler de dini kaynak olarak kabul edilmemeli ama eski inanların isimleri, barınma şartları, yeme içme tarzları, giyim kuşam, ay ve gün isimleri, kullandıkları kelimelerin etimolojisi gibi motifler hakkında fikir edinebiliriz. Destanlarda olduğu gibi hadislerde de olaylar, mesajlar, sözler asla gerçeklik adına bir şey ifade etmez. Bunlar uydurulabilir, değiştirilebilir ama yukarıda saydığım motifleri değiştirme ihtiyacı gütmezler. O ihtiyacın güdülebileceği ihtimali varsa o motifler de dikkate alınmamalı tabi Bakın bir örnek vereyim: Atıyorum, bir rivayette Hz Ali Ebu Süfyana kılıcını doğrultup hepiniz çocuklarınızı bir aylığına bize vereceksiniz ve biz onları çadırlarda deve etiyle besleyip iyi şekilde bakacağız ve onları eğiteceğiz onlara dedi Ebu Süfyan ise Sizin Peygamberiniz çocukları ailesinden koparan bir zalim dedi. Hz Ali de kılıcını öyle bir vurdu ki Süfyanın kafası 50 arşın uzağa düştü sarığı da kana boyandı. Şimdi bu rivayette benim alacağım şeyler şunlardır ; Eski Araplarda Ali, Süfyan gibi isimler varmış. Çadırlarda yaşayanlar varmış, Deve eti yiyorlarmış, sarık takıyorlarmış. Bu kadar. Ne bu olayı ne konuşulan şeylerin doğruluğunu dikkate alamam. 3- Nebi ve Resul ayrımını biliyorsunuz. Nebi kitap verilenlerin bizi bağlamayan kişisel deneyimleri, kişisel hayatlarını ifade eden ünvanlarıdır. Resul ise risalet kökünden gelir ki risaleti yani Kuranı olduğu gibi iletendir. Resule uymak zaten risalete yani Kurana uymaktır. Biri resul olduğunu iddia edip gelse ve Kuran dışı dini kaynaklara ya da kendine çağırsa o zaten resul olamaz. Resule itaat Kurana itaattir çünkü resuller dine asla kendisinden bir şey katamazlar ve kitaptan ayrılamazlar. Resullük makamı bunu gerektirir. Ha kişisel olarak birtakım yorumlamalar, çıkarımlar yapabilirler ama bu onların resullükleriyle yani bizi bağlayan makamlarıyla alakalı değildir.
Zamanhızla... Aziz kardeşim Bu laklak Mahmut laklaktan öte bir özelliği yoktur. Ciddiye alınmaz bir mazkaraya neden mazkaralık yapıyorsun diye sorulmaz ki. Laklak mahmut ta bunu iş edinmiş.
bir saçmalığı anlatmak için , saçmalamak çok normal, :) Adam ne yapsın? o kadar saçma içi boş insan var ki piyasada, Günde 10 tane cübbeli saçmalığını anlatsa, 10 sene de yarısını bitiremez, günde bir taneye şükret.
