Bir şehri tanımanın en iyi yolu, onun sokaklarında gezinmektir öyle değil mi? Biz de o yüzden #80gundeyaridevrialem ismini verdiğimiz #roadtrip gezimizde bugün arabayı bırakıp tabana kuvvet dedik. Görsel illüzyonlar ve çarpıcı mimari tasarımların peşine düştük. Herhangi bir yere gittiğimde elbette oranın yemeklerini, insanlarını, sokaklarını, binalarının tasarımını merak ediyorum ama Chicago’da en çok merak ettiğim şeylerden biri Jazz kültürü. Hızlandırılmış bir kültürel gezi için en uygun mekanlarsa hiç şüphesiz müzeler... Chicago’daki üçüncü ve son günümüzü müzelere ve sergilere ayırdık. Aslında üç günün tamamını bu işe ayırsak bile bitiremeyeceğimizi sonradan anladık. 35.000’den fazla parçayı görmek için gereken süreyi varın siz hesap edin. Bilim mizesinde bugüne kadar gördüğüm en ayrıntılı ve en büyük maketlerden birinde yüzlerce binanın küçültülmüş versiyonları vardı. Aralarda dolaşan trenlerin bazılarına kamera yerleştirilmiş. Böylece sanki bu minik dünyanın içindeymiş gibi hissedebiliyorsunuz. Üstelik bu trenler bizim de yolculuğumuzun sonraki duraklarından biri olan Seattle’a kadar gidiyor.
Marvel sergisindeyse çizgi-roman kültürünün kilometre taşlarını oluşturan nadide çizimler var. Hepsi de orijinal ilk çizimler. Sergide bir hikaye anlatıcı olarak en çok ilgimi çeken şey Marvel metodunu yakından inceleme fırsatı bulabilmek oldu. Normalde çizgi-romanlar tıpkı filmler gibi önce senaryo aşamasıyla başlar. Yazarlar sayfalardaki tüm görselliği ve diyalogları en ince ayrıntısına kadar yazılı olarak tarif eder. Oysa Stan Lee öncülüğünde geliştirilen Marvel metodunda hikaye kaba taslak belirlendikten sonra çizerler tarafından sayfalar hemen hazırlanmaya başlar. Çizimler bittikten sonra ona uygun diyaloglar yazılır. Böylece çizerler görsellik konusunda hiçbir kısıtlamaya gitmeden yaratıcılıklarını sergileme şansına kavuşmuş olurlar. İşte tüme varım değil de tümden gelim diyebileceğimiz Marvel metodunun özü bu.
Desenler doğada bizi çepe çevre kuşatır. Onları nerede arayacağınızı biliyorsanız, bu gezegende işlerin nasıl yürüdüğünü size fısıldayacaklardır. Doğadaki sayılar ve desenler konusu çok uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Ama bu sergiyi dolaştıktan sonra kesin olarak kararımı verdim. 80 gün sürecek bu yolculuk sona erdikten sonra bu konuyla ilgili çok ayrıntılı bir video hazırlayacağım.
Yolculuk planları yaparken Occult bir kitapçıya uğramayı hayal ediyordum ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Yolculuklar böyledir işte. Bazen kendinizi onun akışına bırakmak en iyisidir. Biz güneşin battığı yöne doğru ilerleyip Chicago’yu geride bırakırken aklımda işte bu soru vardı. Bakalım yarın hangi durakta uyanacağız?
21 окт 2024