ECCE HOMO | HAYVANLIĞIN LÜZUMU VAR MI? 

sik kısımlarını biplersin derken biplenmemesi detayı çok hoş :D

Bir süredir dinliyor ve izliyorum. Kendimin çok aykırı bir politik yaklaşıma sahip olduğumu düşünüyordum. Bazı toplulukların bazı görüşleri tekeline almasından rahatsız oluyordum. Politik konular haricinde de sokak hayvanı konusunda mesela başka bir çözüm yok. Kendim de köpek sahibi olmama rağmen maalesef tek çözüm bu. Doğru düşündüğünüzü konuşmaya devam. Velhasıl katıl üyesi oldum kendi çapımızca. Kurgucu belli ki çok yoruluyor, afiyet olsun :D

Üye olduğum tek kanalsınız, başarılarınızın devamını dilerim.

Teşekkürler.

Çok haklı ve rasyonel bir bakış açısından konuyu ele almışsınız, yarattığınız fayda için teşekkürler

20.50…Sokak köpekleri konusu .Bu konunun açılmasını bekledim.Yine en makul olan fikri duyduğum için memnunum.

Yine çok keyifli bir muhabbet.

32:11 Saraçhane buluşmasından daha heyecanlı bir açıklama ya

Kobay bir hayvan türü, bugün İngilizce adıyla "guinea pig" diye anılıyor daha çok. "Bizi kobay olarak mı kullanıyorsunuz?" cümlesinin İngilizcesinde de "guinea pig" deniyor.

Güzel. Eğlenceli sohbet olmuş. Ancak bizim burada teleferiğe çıktığım zaman "kim kimin alanına giriyormuş" gayet açık ve net bir şekilde görebiliyorum. Bu açık gerçeği görmekte güçlük çekenlere arada teleferiğe binmelerini önerebilirim. Yalnızca o da değil, ormanın içerisine (kaçak) yapılan 20 adalık sitenin fotolarını da gösterebilirim istiyorsanız. Tee Ali Marım döneminde peşkeş çekilen arazi üzerinde bir kaç adalık villa sitesi bugün olmuş 20 küsur ada? Mitoz mu bölünüyor bu villa siteleri anlayamadım gitti. Ha bir de Pamukkale'nin arka taraflarında madencilerin koca dağları karpuz gibi ortadan 2'ye yarıp atmak suretiyle doğada oldukça ender rastlanılan canlı türlerinin yaşam alanlarını nasıl büyük bir iştahla yıkıma uğrattıklarını gösterebilirim yerinde. Gerçi RU-vid üzerinden bile ulaşabilirsiniz bu görüntülere. Hayır, bir de adamın asıl canını sıkan mesele ne biliyor musunuz? Bir kaç tipitip var bu camianın içerisinde (henüz bu kanalda saptayamadım gerçi) benim sağda-solda deneme tarzı yazdığım kıytırık günlük yazılarından "cımbızlama yapmak suretiyle" üst düzey sıçıp-sıvamakta hiç bir beis görmüyorlar da zırtapozlar. :) Peşlerine takmışlar kendileri gibi milyonlarca vasatı sosyal medya ortamlarında (bu kanaldan söz etmiyorum atlamayın hemen), ha bire götten zarto kendi topluluklarına gaz vermeler falan. Şimdi can kardeşler; "topluluklar vasatlık biriktirir" - bir tür doğa yasasıdır bak bu dediğim. Zaten mesele en başta şu; kimilerinin (aslında çoğularının?) kendilerine özgü fikirleri/düşünceleri yok denecek kadar kıttır şu hayatta - hani neredeyse düşünsel kıtlıktan çatlayıp gidecek herifler üf desen. :) Sonra gidiyor bu tipitipler (nereden buluyorlarsa artık) benim çok dar çerçeveli bir kitleye yönelik yazmış olduğum kıyıdaki-köşedeki yazıları, oradan ne kadar özgün fikir varsa araklıyor haydutlar. Sonra her hafta kendi kanallarında benim gibi bir zırdelinin tuhaf düşüncelerini kendi kitlelerine servis ediyorlar. Bilmem anlatabiliyor muyum mevzuyu? Tüm bunlara bir lafım da yok işin aslı, hatta arada işe yarar seçmece düşüncelerimi - beni kılımı bile kıpırdatma zahmetine sokmaksızın - kendi kitlelerine yayma eğilimlerini kimileyin okuduklarını kavrayabilme yetilerinin göstergesi olarak gördüğüm için az-buçuk da olsa kıvanç duymuyor değilim. Ben bir kere o günlük yazısında (evet, bu kıçından anlaşılan düşünceyi ilk ortaya atanlardan biri benim canlar) "mekanın asıl sahibi hayvanlardır" benzeri bir düşünceyi kesinlikle ortaya atmadım. Bazı zırtapozlar olayı nasıl çarpıtarak buna indirgemeyi başardılar ona da şaşıyorum. :) Bırakın artık isterseniz şu kulaktan kulağa oynamaları? Orada dediğim şey çok açıktı oysa. Bizden önce dinozorlar yaşamıyor muydu yeryüzünde? Hayır, yaşamıyordu diyenler buradan sonrasını hiç okumasınlar zaten... Hepimizin bildiği üzere insanların öncesinde hayvanlar, hayvanların öncesinde devasa bitki türleri, onların da öncesinde bütünleşik kıtasal karalar ve sular vardı yeryüzünde. Hatta bütünleşik kıtalardan kastım şu; bugünkü Afrika ve Güney Amerika haritalarını yanyana açıp bakabilirsiniz. Birbirlerini yap-boz parçaları gibi tamamladıklarını görürsünüz. Çünkü önceleri bütünleşikmiş bu kıtalar. Bilinmeyen bir zamanda göktaşının biri düşmüş, düştüğü yerde oluşturduğu devasa çukurun içerisinde Amazon yağmur ormanları oluşmuş örneğin. Yani ancak bu olay sonrasında canlı türleri ortaya çıkabilmiş. Eski dünya dediğimiz devasa göktaşı çukurlarından oluşan bir topolojiye sahipmiş demem o ki. Örneğin ağaç dikmek için önce ne yaparız? Fidan için çukur kazarız öyle değil mi? Aynı şey temelde... Sonrasında bu çukurlardan filizlenen ormanlar bizim gibi hayvan türlerini ortaya çıkarmış. Şimdi, bu bilgiler ışığında mekanın asıl sahibi ancak şu şekilde anlaşılabilir. Diyelim ki insan türü yeryüzünden büyük bir felaket sonucu silindi gitti. Doğaya ve kimi hayvanlara bir şey olacak mı sanıyorsunuz yoksa? Kimi "doğuştan doğa mühendisi" hayvan türleri (kurtlar, filler, kunduzlar, beyaz karıncalar vb.) ağaçlarla ve ırmaklarla birlikte kaldıkları yerden yaşamaya devam ederler. Peki bu canlı türleri de büyük bir felaket sonucu yeryüzünden silinseler? İşte o zaman dinozorlar yeniden canlanırlar (yüksek olasılıkla). Sonrasında yaşam bize okullarda öğretildiği sıralamayla yeniden başlar (yüksek olasılıkla). Yani olay kesinlikle "besin zincirinin tepesinde kim var" olgusunun etrafında şekillenmiyor bir kere. Ussal/algoritmik bir hiyerarşi var, onun etrafında şekilleniyor tüm yaşam. Biz insan türünün besin zincirinin tepesinde olması, diğer canlı türlerinin yaşam şansının bize bağlı olduğu anlamına gelmiyor kesinlikle. Yani sevgili Erlik dostum, "burayı da" okuyorsan, benim öteki mecralardaki yazılarımı çarpıtarak kendi kitlene aktarmaya kalkışma bir daha. Gençsin, heveslisin, zekisin, ancak benim düşüncelerimin nerelerde, hangi ortamlarda, ne türden badireler sonucunda şekillendiğini anlayamazsın. Buna yalnızca yaşın yetmez demiyorum bak, deneyimlerin de yetmez en başta. Sen benim yazımı cımbızlayıp anafikrini çarpıtmışsın, bak sonra burada kamera arkasındaki genç arkadaş da (yüksek olasılıkla) senden duyduğu aynı çarpık ifadeleri yineliyor. Bilmem anlatabiliyor muyum kulaktan kulağa oynamaca olayının neye benzediğini? Özgün düşüncenin kaynağı her kim ise, ilkin onu konuşturma cesaretini göstermeniz gerekiyor çarpıtılmış fikirler üzerinden algı kasmadan önce. Ben sizin kuşaktan bile değilim üstelik, sizi açıp da hususi dinleme gereği bile duymam açıkçası. Bilmediğim bir şeyleri anlatmıyorsunuz ki bana zaten en başta... Arada alerjim olan konularda ileri geri konuşuyorsunuz, ben de tepkimi çok düşük düzeyde gösteriyorum. Yoksa sizi şöyle etraflıca topa tutmaya kalksam başınızı bile kaldıramazsınız - dostça bir uyarı olsun bu benden. :)

Almanca çeviri lazımsa vaktimi ayırabildiğim ve elimden geldiği sürece yardımcı olabilirim.

Ne kızıyon abi bir şey demedik ya...

Kemalizm hakkında video yaparsanız çok sevinirim

Teşekkürler.