Oğuzhan ve Suat, ikinizin de eline emeğine sağlık. Atölyelere, pikniklere ve stantlara her zaman bekleriz. Abolisyonist yaklaşıma duyulan önyargının sebeplerini Türkiye'de ilk elden ve ilk zamanlardan itibaren deneyimlemiş biri olarak bir düzeltme yapmak isterim: Önyargıyı oluşturan şey kişisel anlaşmazlıklar değildi. Süreç şöyle gelişti: 2013'te Gezi Parkı sonrası yaptığımız vegan forumlarda abolisyonist kuramla tanıştık ve aktivizme bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini görüp bunu gerçekleştirdik. Ancak, özellikle de tek konulu kampanyalar üzerine kurulu hayvan hareketinde aktif rol alıp bu şekilde kimliklenen veganlar için değişim bizdeki kadar kolay olmadı; kurama verecek cevapları da olmadığı için (ki belki onlar da tek konulu kampanyaları kuramsal bir perspektiften açıklayabilselerdi sağlıklı bir tartışma ortaya çıkardı), o dönem kendisini abolisyonist vegan olarak tanımlayan kişiler üzerinden oluşturdukları bir dedikodu ortamıyla kuramı itibarsızlaştırmak, ya da en azından kişilerin kurama ulaşımının önüne psikolojik bariyer koymak istediler. Bunu büyük oranda başardılar da; çünkü dönemin hareketi içinde bir dedikoduya inanmak çoğu kişiye bir kuram öğrenmekten daha kolay ve eğlenceli geldi. Bizler için oldukça zor bir süreçti, ama birbirimizden ve takip ettiğimiz kuramdan güç alarak yolumuza devam ettik, ediyoruz. İyi ki de öyle olmuş; kısa vadede zorluklar çıksa da uzun vadede kuram Türkiye'de gittikçe yayılıyor; dünyanın birçok yerinden farklı olarak Türkiye'de hayvan hareketi büyük oranda veganlığı merkeze alıyor.
Çevre ve karbon salınımının ön plana çıkartılmasının yanlışlığı konusunda Oğuzhan Bey'e kesinlikle katılıyorum. Çünkü teknoloji ve bilim yarın birgün "çevre dostu" , çok düşük emisyonlu et veya hayvansal gıda üretiminin yolunu bulabilir. Bu durumda hayvansal üretimin çevreye zararı argümanı boşa düşmüş olur. Bu yüzden etik ve hak temelli argümanlara öncelik vermek lazım bence de.
İçim açıldı çok verimli bir yayındı. İzledikçe aa aslında ben de abolisyonist vegan mışım hmm dedim. Tabii bu düşünceye zamanla ulaştım, ilk vegan olduğum hafta herkesi seri katil olarak görüyordum. Pilnikler keşke tüm illerde olsa şimdi araştırıp bakacağım. Tanıdığım tek vegan benim. Bence bir pikniğe katılsam fena olmaz 💃
Çok açıklayıcı ve verimli bir sohbet olmuş, teşekkürler 👍birbirinize karşı son derece seviyeli bir şekilde eleştiri ve takdirlerinizi paylaşma şeklinize hayran kaldım🤗
Bu arada, videoda beğendiğim şey; bunun bir teori olduğunun sık sık dillendirilmesi. Bir teoriye hayatını vakfetmek de ancak idealistin yapacağı iştir. Dünyada idealizm pek tutulmuyor.
Sohbet için teşekkürler. Bir unpopular opinionımı söylemek istiyorum :) Erkek cinsiyetli bir vegan olarak açıkçası böyle, nasıl tarif edebilirim bilemiyorum ama, standart ,"erkeksi" ya da "maskülen" yani dışarıdan bakılınca tabiri caizse "normal erkek" veganları görmek beni menun ediyor :) Çünkü Türkiye'de(belki başka ülkelerde de öyledir bilmiyorum) veganlık ile erkekliği zıt kutup gören çok büyük bir kesim var. "Normal" , "sıradan" bir erkek vegan olamaz algısı o kadar yaygın kibence erkek vegan oranının düşük olmasında bunun payı çok yüksek. Bunda veganlıkla ilgisi olmayan dernek, organizasyonların vegan etkinlikleri kendi çıkarlarına veya kendilerine sosyalleşme fırsatı olarak kullanmaları da çok etkili. Ayrıca soya vb gıdaların erkeklik hormonlarını düşürdüğüne dair yıllardır, muhtemelen bilinçli, yapılan propagandarın da etkisi var.
Dakika 23:20'deki argüman çok ilginç. Bu argümanın empirik karşılığı gelmiş mi? "Doğumları ve nüfus artışını hesaba katsak bile" 10-11 yılda bütün dünya vegan oluyorsa neden hala olmadı? Matematikten pek anlamam ama elimizdeki veriye göre dünya hala vegan olmuş değil. Demek ki veganlar çalışmamış. Her vegan olan yılda bir vegan yapamamış. :) Böyle bir idealist hayalci hesap görmedim. Gerçekte olan şu; sizin deyiminizle "naveganlar" fare gibi ürüyor. Veganlar bu hızın yanına bile yaklaşamıyor. Nüfus artışını hesaba hiç katmamış bence.
Bence belli hayvanlari hedef alarak yapilan mucadelede anlamli bir seyleri bir ana once degistirmek adina. Ben Cem Yilmaz'in gosterisinde duydum atlarla olan sorunu. Cem Yilmaz hayvan haklariyla ilgilendigi icin olmasada bu konudan bahsetmesi yapilan eylemin ne kadar ses getirdigini gosteriyor bize. . Stand kurup mucadele etmek de faydali tabi.
Elimde önümde değiştireceğim süreklilik arzeden fayton zulümü var ise bunun eylemi yapılır! Ve o eylemi yaparken de asgari ahlaki gerekliliğin vegan olmak gerektiği elbette belirtilir, belirdildi. Yayın için teşekkürler.
“Veganlık anlatalım” ancak, veganlığı dinlemek ya da anlamak isteyene pek rastlanmıyor. Hatta bu konunun dışındaki konularda da kimse anlatanı dinlemek istemiyor. Sorsa bile kendi fikrini açıklamak için soruyor. O zaman “anlatmamak” bir yöntem olabilir mi :)
Aslında veganlık anlattığımız ortamlarda sıklıkla bunun tam tersini deneyimliyoruz. Videoda Oğuzhan'ın da belirttiği üzere, anlatma-dinleme pratiğinde kişinin ilgisi kadar veganın nasıl anlattığı da ön plana çıkıyor. Yıllar içinde anlatımın birkaç önemli kriteri olduğunu keşfettik. Bunlardan birincisi, anlattığımız konuya, yani hayvan hakları - veganlık ilişkisine kuramsal olarak hakim olmak. Karşımızdakinin güvenini kazanmak için önemli bir şart bu. İkincisi, argümanları ikna ediciliği deneyimle kanıtlanmış bir retorikle ortaya koymak. Örneğin, yine videoda Oğuzhan'ın örneklediği üzere, "hayvanlara gereksiz yere zarar vermek sizce de yanlış mı" gibi ortak değer belirten bir soruyla başlayıp bunun cevabını veganlığa bağlamak. Üçüncüsü, iletişimin samimiyet dengesine dikkat etmek; doğru mesafede kalmak. Dördüncüsü, karşımızdakini de dinlemeye özen göstermek; bunun tek taraflı bir ders değil karşılıklı bir sohbet olduğu hissinden çıkmamak. Veganlık anlatımını daha verimli hâle getiren bu ve bunun gibi birçok kriter var aslında, hepsini atölyelerde konuşuyoruz. Şubat-Mart gibi bir sonraki atölye başlayacak, müsait olursanız mutlaka bekleriz.
Çoğu insan , önemli değil, diyor hayvanlar Biz onları öldürüp yiyelim diye yaratılmış diyor, tadını seviyorum bırakmam diyor, yada, boşver şimdi bu veganlık meganlik, diyorlar, konuyu değiştirmeye çalışıyorlar.@@GulceOzenGurkan
@@GulceOzenGurkan Verdiğiniz detaylı bilgiler için teşekkürler.
9 месяцев назад
Ya inanın program sonuna kadar dudağımı kanatmadan izleyebilecek miyim şüpheliyim... Abolitionist veganlar ne kadar yüce insanlarsınız, bir din kurun peygamberi olun size tapacağım. Ama sakın bu dünyadaki hiçbir mücadeleye bulaşmayın, biz fanilerle hayvanları savunmayın, ilahi kişiliklerinize bizim kusurlarımız bulaşmasın... Suat hocama da teessüf ediyorum. İlk kez büyük harflerle yazmak istiyorum ama bugün yıl sonu, keyif kaçırmayayım. Faytonlar kaldırılırken ne oldu, hayvanların statüsü değişti, binek olarak üzerlerinden kâr edilemeyecek, belediye kendi kaynaklarıyla alternatif ulaşımı finanse edecek. Siz adaya gittiniz herkesi vegan yaptınız diyelim, o insanlar tatile gelmişler, sınırlı zamanlarında gezmek görmek isteyecekler, ne diyeceksiniz? Artık vegansınız, ata binemezsiniz, en iyisi evinize dönün mü diyeceksiniz? Bir sürü hata yapıldı, kötü izlenimler oluştu, evet başka bir belediye gelip bütün kazanımlara el koyabilir, o zaman ne yapacağız? En iyisi mücadele etmemek mi? Hepimiz öleceğiz o zaman en iyisi hiçbir şey yapmamak... Programın sonunu getirebilirsem belki yine yazarım...
Hocam benim bir arkadaşım, komşum vardı, evinde 20 kediye bakıyor ama en çok etli yemekleri seviyordu. O bunda bir çelişki görmüyor mesela, kedi/köpek seviyor sadece. Fayton eyleminden sonra kutlamak için lahmacun yemeye gidenler de olmuştur muhakkak, mutlu ve vicdanen de çok rahatlardır. Mücadeleyi böyle çok dar kapsamlı konular üzerinde yoğunlaştırmanın uzun vadede ne faydası var ki? Mücadele ettik kazandık sanrısı bu. Bir şey kazanılmadı, belediye başkanı lütufta bulunmuş oldu sadece (ki ben İstanbul'da yaşasam oy vereceğim adaydır İmamoğlu, eleştirmek için söylemiyorum) olay çok büyüyünce. "Atları da savunurum, lahmacun da yerim" in bir parçası olmak istememelerini ben anlıyorum çünkü analitik düşünürseniz bir faydası yok.
9 месяцев назад
@@stevenmandandaelbette hayvan yiyenler olmuştur ve olacak, fayton eylemi yapılmasaydı da o insanlar hayvan yiyorlar. 2 düzlemde tartışacağım: *) İnsanlar nasıl değişir? Belki fayton eylemine gelenlerden birisi o akşam birkaç video izleyecek, broşür okuyacak, bir foruma katılacak. Bu süreçte belki vegan olacak **) Toplumlar nasıl değişir? Veganlık yeni bir kavram, yaklaşık 40000 yıldır hepçiliz, veganlık 150 yıllık mesele. Değişim için sermayenin, yatırımların, markalaşmanın, karlılığın olması lazım. Belediye kaynaklarıyla faytondan elektrikli araçlara geçilmesi, karşı-endüstrinin yaygınlaştığı, harekete geçilirse kazanımlar elde edileceği anlamına geliyor. Sizin verdiğiniz örnek bence Abolisyonist arkadaşlara söylenmeli: insanlar harekete geçmedikçe veya devrimsel dönüşümler olmadıkça kolay kolay değişmezler.
