24 Nisan Çarşamba akşamı #TESAK’ta @atlaspublishinglab iş birliğiyle düzenlenen Foucault Konuşmaları’nda Eda Çaça ile Oğuz Tecimen’in konukları Erman Gören ile Ferda Keskin’di. Bu söyleşide, Foucault’nun felsefesinin özellikle son döneminde üzerinde çok durduğu ve 20. yüzyıl etiğinin önemli kavramlarından biri haline gelen “parrhesia”yı, “doğruyu söyleme cesareti”ni, Antik Yunan’ın hakikat anlayışı ve Foucault düşüncesi çerçevesinde ele aldık. ⚡✨
Ferda Keskin: “Foucault, parrhesia kavramının politik içeriğini özellikle vurgular. Yani iktidar karşısında risk alarak doğruyu söylemek. Her doğruyu söyleme edimi bir parrhesia edimi değildir. Mesela Foucault der ki, kâhinler de hakikati söyler, bilgeler de hakikati söyler, teknisyenler de birine bir şey öğretirken hakikati söyler, ama biz bunlara parrhesia diyemeyiz. Parrhesia, risk almayı gerektiren bir şeydir. Bir sürü niteliği vardır: Söylediğinize inanıyor olacaksınız, söylediğiniz söz sizin sözünüz olacak, bunu risk alarak yapacaksınız.”
Erman Gören: “Ne zamandan beri hakikat bir mamul oldu? Bu ancak polis’in kurulmasıyla oldu, surlar olmadan önce mamul, üretilmiş bir hakikat yoktu. Fakat surlar varsa, şehir devleti kurulduysa, şehir devletinin bir yönetim yapısı varsa, dolayısıyla Foucault’nun dediği gibi ‘politeia’ varsa, o zaman hakikat üreticilerine ihtiyaç doğar. Surların dışında yaşayan için hakikatin üretilmeye ihtiyacı yoktur, hakikat retoriğe ihtiyacı olan bir şey değildir. Bu bakımdan, yaratılmış, doğayla ilişkisi olmayan itibarlarla hesaplaşma, Helenistik Çağ’da bir hakikat üretme biçimine dönüştü.”
5 окт 2024
