SİNAN CANAN'IN HAKİKATE ERİŞME YOLUNDA NASIL SAMİMİ OLDUĞUNU GÖZLEMLEDİM VE SAYGIM BİR KAT DAHA ARTTI. UMARIM ARADIĞINIZI BULURSUNUZ. BU GÜZEL SOHBET İÇİN TEŞEKKÜRLER.
Meseleye Kuran acısından mi bakacağız. Yoksa din adına otorite kuranların acısından mi. Ben bu sohbette Kuran merkezli bir bakış acısının eksik ve yetersiz olduğunu değerlendiriyorum. Din adına söylenmiş, söylenmekte olan şeyler Kuranın söylediği ve söylemek ıstedikleri ile ne kadar doğru bir konumlanmadadir. Kutsal kitaba göre Allah göklerde değildir. Yerdedir ve hayatin bizatihi içerisindedir. Bir defa bunu doğru ifade etmek lazım. Kuranda akla ve bilime ters veya aciz hiçsey yoktur ki. Mesele kurana atıf yapan veya onu otorite kurmak için kullanmislarin tarihsel sürecidir. Kuranın değil.
@@taylanaksu6777 ''Kuranda akla ve bilime ters veya aciz hiçsey yoktur ki.'' :) Sadece kurban kesin yerine ağaç dikin kelimesi kullanılmış olsaydı, dünya cennet olurdu. Ha! faiz ile ilgili ayetlere sonuna kadar katılırım. (müslümanlar sadece bu ayete uysa dünyanın büyük bir sorunu ortadan kalkardı) ''Ben bu sohbette Kuran merkezli bir bakış acısının eksik ve yetersiz olduğunu değerlendiriyorum.'' Kurana göre sen yandın kardeş, geçmiş olsun :)
Belki de her şeyden bunalmışlığın bi’ göstergesiydi otobüste en arka koltukta oturup cam kenarından insanları izlemek. Şehrin gürültüsünü duymamak için kulaklıklığı takarak yüksek sesle müzik dinlemek. Toplumun oluşturduğu baskılar yüzünden aniden kaçıp gitme isteği. Bi’ anlık gaza gelinip yapılmış hatalar, pişmanlıklarla dolu geçen yıllar. Düzensiz bir sistemde, bir düzen oluşturarak yaşama tutunma çabası. Renkli umutlarını siyah takım elbise giyerek, siyah asfalt üzerinde işe giderek, aylık maaşa satmak. Sonuç: Sadece kan pompalayan bir kalp, sırıtan yüz kasları, gülümsemeye gardiyan kesilmiş hüzünlü hatıralar, durduk yerde başlayan ağlama krizleri, yemeklerin mezesi olmuş intihar ilaçları, aklını kemiren parodoks sorular. Sisteme geri dönmen için yazılmış reçeteler. Mutlu bir hayatının olduğunu sana empoze eden televizyon programları. Uyuman için nini söyleyen haber spikerleri, daha fazla tüketerek sistemin kölesi haline getiren reklamlar. Takvime bakmaya ihtiyaç duymayacağın bir yaşam rutini. Hayatının ne kadar değersiz olduğunu küfür gibi yüzüne vuran trafik. Deli olmana neden olaçak korna sesleri ve bunlar yetmezmiş gibi, kendisini Tanrı sanan şeref yoksunu patronun koltuğuna yaylanarak, işe 5 dakika geç kaldığın için seni azarlaması ve bi’ yandan söyledikleri si#inde olmasa bile üzgün bir surat ifadenle yere bakarak hayatını sorgulamak. “Ben böyle sistemin ta anasını #erim!” diye kapıyı suratına kapatmayı çok isterdim ama iki aydır ödeyemediğim kira borcum, zorunlu olarak sırıtarak kapıyı kapatmaya ikna eder.BOKTAN BİR GÜN. AHMAKİZM ahmakizm.blogspot.com/
Belki de her şeyden bunalmışlığın bi’ göstergesiydi otobüste en arka koltukta oturup cam kenarından insanları izlemek. Şehrin gürültüsünü duymamak için kulaklıklığı takarak yüksek sesle müzik dinlemek. Toplumun oluşturduğu baskılar yüzünden aniden kaçıp gitme isteği. Bi’ anlık gaza gelinip yapılmış hatalar, pişmanlıklarla dolu geçen yıllar. Düzensiz bir sistemde, bir düzen oluşturarak yaşama tutunma çabası. Renkli umutlarını siyah takım elbise giyerek, siyah asfalt üzerinde işe giderek, aylık maaşa satmak. Sonuç: Sadece kan pompalayan bir kalp, sırıtan yüz kasları, gülümsemeye gardiyan kesilmiş hüzünlü hatıralar, durduk yerde başlayan ağlama krizleri, yemeklerin mezesi olmuş intihar ilaçları, aklını kemiren parodoks sorular. Sisteme geri dönmen için yazılmış reçeteler. Mutlu bir hayatının olduğunu sana empoze eden televizyon programları. Uyuman için nini söyleyen haber spikerleri, daha fazla tüketerek sistemin kölesi haline getiren reklamlar. Takvime bakmaya ihtiyaç duymayacağın bir yaşam rutini. Hayatının ne kadar değersiz olduğunu küfür gibi yüzüne vuran trafik. Deli olmana neden olaçak korna sesleri ve bunlar yetmezmiş gibi, kendisini Tanrı sanan şeref yoksunu patronun koltuğuna yaylanarak, işe 5 dakika geç kaldığın için seni azarlaması ve bi’ yandan söyledikleri si#inde olmasa bile üzgün bir surat ifadenle yere bakarak hayatını sorgulamak. “Ben böyle sistemin ta anasını #erim!” diye kapıyı suratına kapatmayı çok isterdim ama iki aydır ödeyemediğim kira borcum, zorunlu olarak sırıtarak kapıyı kapatmaya ikna eder.BOKTAN BİR GÜN. AHMAKİZM ahmakizm.blogspot.com/
Sevgili Sinan Canan... Bu, kendi fikrini nihai kıstas gören muazzam ego karşısında dahi samimi bir hakikat arayışının nasıl olması gerektiğini gösteren duruşunuza ve sabrınıza hayran kaldım. Bence 3 saatlik sohbetin en büyük kazancı bu oldu. İkincisi de fikri konuşmaya, fikir üretmeye çalışan insanların, insanı konuşmaktan öteye gidemeyenlere bu derece sabır göstermesinin ne kadar verimsiz sonuçları olduğunu görmüş oldum. Bu tablo, neden ülkemizde felsefe yapılamadığının ıspatıdır vesselam... Erdemli duruşunuz ve samimiyet dersiniz için kendi adıma teşekkür ederim..
Insanı konuşmaktan öteye geçip insan üretememeleri, hakikaten eleştirilecek bir durum.Bu adamın egosu sağlam direkler üzerine kurulu hanımefendi. Eleştiriniz gerçekten o kadar boş beleşki, sindirimde sıkıntılar çıkarıyor. Baştaki "toprak atma" mevzuunu bile anlayamadığınız su götürmez :)
Sinan beyin hakikat ve anlam arayışı çok samimi ve anlaşılır.Dücane bey ise onun arayışına felsefe yap diyor anladığım.Lakin her mânâyı anlamlandırma işini çok katı bir felsefik bakışla yapma yönelimi konuyu bütünsellikle değil tek pencereden bakmaya yöneltiyor.Bunu doğru bulmuyorum.Katı bir felsefik bakışda dogmanın tam kendisidir.Felsefenin özünde olan olgunun etrafında dolanıp hakikati bulamama mevzusunun tam dibine vurmuş Dücane bey.Tam bir felsefeci nitekim bilimi adamlarını, ilim adamlarınıda küçümseyebilir felsefeci zaten bunu yapar egosu da anlaşılabilir ancak hakikati hangi filozof bulmus ki şimdiye kadar Sinan hocam bu sohbetten hissesini almıştır bence bizde aldık Allah razı olsun ikisinden de.
@Coco Jambo size bir cümle söyleyeyim gerçek hakikat ne biliyomusunuz " İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar." Felsefecidir Dücane beyin felsefe yapma hakkı vardır nitekim saygı duyarım siz kimsiniz beni yargılıyorsunuz.Çok da sığ bır şekilde ben fikirlere bakarım şahısların inançlarına değil.Ve her insanın düşüncesine saygı duyarım bu tahammülsüzlük nedir?Sizin hakikatiniz size benim hakikatim bana.Baktığımız farklı pencereler zenginliğimiz.O hakikat kimine peygamber vahyi ile kimine rasyonel bir bilimle kimine tasavvufla kendini açar, herkes fıtratına göre farklı nasiplenir.Hakikat rasyonel değil irrasyoneldir tartışma boş ve yersiz ben Dücane beyin sadece felsefe temelli baktığını söyledim herkes kendi pencerisinden bakar dedim aslında, anlamamışsınız.Hakaret boyutu hoş değil.
Sinan hocamın anlatmaya çalıştığı kavramlar, Dücane Bey’in “bilgisinin çokluğu sebebiyle” anlayamayacağı şeyler. Zaten Sinan hocam da karşısındakinin kabının büyüklüğünü, doluluğunu anlayıp ona göre sözünü yönlendiren muazzam yetenekli ve mütevazi bir insan. İzledikçe Sinan hocama saygım ve hayranlığım çoğaldı. Ülkemin başına gelen en güzel şeylerden birisi kendisi, varolsun🙏🏼
Sinan hocamın kendisine de eleştiri boyutuna varan konuşmalar karşısındaki olgunluğu inanılmaz, sohbetin yayını bile cesaret ister. Harika bir sohbet, ülkeye sizler lazımsınız.
Yazdığım yazılarımı siliyorsunuz madem düşüncelerin anlaşılması için bu programı yaptığınızı söylüyorsunuz ancak yazdığım yazılarımı silmekle kendi kendinizi yalanlıyorsunuz yazık keşke söylediklerinizi kendinize uygulamış olsaydınız daha saygın olurdunuz. Yazdıklarımda hiç bir hakaret bulunmuyordu
@@Kunta-Kinte arkadaş eğer takmiyorsaniz silmezdiniz yazdiklarimda kimseye hakaret etmiyorum işte sende gör bak 1. TÜM ATEİSTLERE BİR SORUM VAR bilene bir sıkımlık diş macunu hediyemiz vardır arkadaşlar günlük hayatımızda bilgisayarların yapmış olduğu işlemlerinin bilimsel incelemesini yapsak kitaplar dolusu bilgileri ortaya çıkartıp gösterebiliriz demiiii peki bu bilgisayarın yaptığı işlemlerin gerçek faili bilgisayarın kendisimidir yoksa onu tasarlayıp yapan yazılımını bilgisayarın beynine yerleştiren mühendise mi aittir LÜTFEN SORUMA CEVAP BEKLİYORUM TÜM ATEİSTLER CEVAP VEREBİLİR HAYDAAA YARIŞMA BAŞLADI 2. TÜM ATEİSTLERE BİR SORUM VAR bilene bir sıkımlık diş macunu hediyemiz vardır önce örnekte anlatilani dinleyin sonrada sorumu soracağım mesela bir gece yarısı hiç kimsenin bulunmadığı ve görmediği bir yerde bir insan öldürülmüş olsun biz sizden Ateist bir arkadaş ile ikimiz bu olayla ilgili olarak bilimsel bir araştırma inceleme ve tespit tutanağı düzenlemek için gorevlendirildik ikimizden ayrı ayrı birer tutanak hazırlamamız istenmiş olsun beraber olay yerine geldik ve maktulün tüfekle iki mermi ile biri kalbinden biri kafasından isabetle otuz metre mesafeden tüfeğin patlayarak maktule isabet etmesi sonucu maktulün öldüğünü ve tüfeğin markasının ne olduğu tüfeğin çapının ne olduğu merminin cinsinin ne olduğu gibi bu olayla ilgili olarak tüm delilleri toplayıp tutanaklarimizda belirtmiş olalım ikimizin tutanağında tek farklılık Ateist arkadaş ortalıkta kimse görülmediği için failin olmadığı tüfeğin kendi kendine patlaması sonucu maktulün öldüğünü yazmıştır benim tutanağımda ise etrafta kimselerin bulunmadığı doğru olmakla birlikte tüfeğin kendi kendine patlamasının imkansız olduğunu dışarıdan tüfeğin tetigine bir müdahale sonucunda patlayıp iki adet merminin maktule isabet etmesi sonucu maktulün öldüğünü yazmışım şimdi SORUYORUM TÜFEK KENDİ KENDİNE Mİ PATLAYIP MAKTULU ÖLDÜR MÜŞTUR yoksa DIŞARIDAN BİR FAİLİN MÜDAHALESİ SONUCUNDA PATLAYIP MAKTULU ÖLDÜR MÜŞTUR LÜTFEN SORUMA CEVAP BEKLİYORUM TÜM ATEİSTLER CEVAP VEREBİLİR HAYDAAA YARIŞMA BAŞLADI
@@Kunta-Kinte bin altın kiymetinde göz kulak gibi çeşitli cihazlarla akıl irade ve çeşitli duygularla donanıtilarak dünya sarayına gönderilen insan nasıl olurda on altın kiymetindeki maymun gibi bir atadan geldiğini söyler demiiii
@@Kunta-Kinte bir iğne ustasiz olmaz bir köy muhtarsiz olmaz bir memleket yoneticisiz olamaz aynen öylede nasıl olurda koskoca kâinat yaratıcısız ve yoneticisiz olsun demiiii
@@tigerturkic Çocukluktan beri içinde büyütüldüğü ve inancın sadece ödüllendirici tarafıyla karşılaştığı güvenli alanın diğer yüzünden habersiz bir şekilde inanan ve bu güvenli alanı terk etmek istemeyen- bu güvenli inanç alanının yediği her naneyi görmezden gelen bir kilit.
@@Galatasaray1000cimbo Din sana nasıl saçma gelebiliyor da İslami açıklamalar hakkında konuşma cesaretini kendinde uluyorsun lan sen kimsin :D Olum biz Gazaliler İbn Rüşdler yetiştirdik 1000 tane Dücaneyi toplasanız bir tane Gazali etmez çakma filozoflar sizi
Sinan Bey'e açık sözlü, sürekli kendini geliştirme bilincini bize de yansıtması ve olgun konukseverliği, Dücane Bey'e engin bilgisini anlaşılır bir şekilde derli toplu sunması, ufkumuzu açması nedeniyle sonsuz teşekkürler. Okumak okumak okumak. Marks ve Freud'u mutlaka okumak... Güzel bir ziyafet gibiydi sizleri dinlemek.
Marx ve Freud mu, ahahahahahaha.... Komünist ve materyalistsiniz sanırım? O ikisi devasa insanlar, ama sadece onlar yetmez. Her şeyden ewel, İslam ı Şerif'i öğrenmek ve akideyi sağlam oturtmak gerekir.
Dücane Cündioğlu, pası alır almaz, konuşmaya başlamasıyla, hızlı , kısa paslarla konuya girdi. O konuşurken, şunu gördüm adam fazla derin, kıskanmamak elde değil. Bi yürü git diyesin geliyor, çünkü onun gibi olmak istiyor ama bunun çok zor olduğunu görüyorsun. İnsan var insan. Bu insanların varlığı, insana şevk veriyor.
Bir insanı takdir edebilmeyi yüce bir erdem bilirim. Böyle bir insanın kalbinde haset olmaz. Bu harikulade bir şey. Lakin bir insanı göğe çıkaran, onu gözünde büyüten insan, kendini alçaltıyor demektir ki bu kötüdür. Böyle insan, hayatta arzu etmekten başka bir şey yapamaz. Muhayyel dünyasında yaşayıp gider. İnsanları sevelim, takdir edelim ama gözümüzde büyütmeyelim. İnsan yeterince çalışırsa epey bir şey başarabilir. Olamam dediği her şey de olur. Sevgiler.
@@omeraksoy6380 Bir insanı takdir edince insanın kalbindeki haset yok olmaz hocam. İnsan yalnızca kıskanmadığı insanları gerçekten gönülden takdir eder. Bir insanı göğe çıkaran insan kendini alçaltıyor demektir demişsiniz. Mevlâna, "Hz. Adem'i kıyamete kadar övsem yine de tam olarak vasıflarını saymış olamam" diyor Mesnevi'de. Kendini mi alçaltıyor burada? Hayır. 10'un 8'de yüksek bir rakam olması 8'i değersiz kılmaz; 10 daha yüksektir sadece. Olamam dediği her şey olur sözü de tartışmaya çok açık. Üzgünüm ama bu gibi ifadeler Amerikalıların kapitalist ideolojisinden doğan ucuz motivasyon videolarında yer alır. Örneğin, veli olmak biraz emek biraz nasip işidir. Şair olmak emek işi midir? Kezâ zengin olmak. Her zengin olmak isteyen olabiliyor mu?
@@gosteridunyasndabirpeygamb9473 Öncelikle, ben bir insanı takdir etmenin kalpteki hasedi yok edeceğini söylemedim. Kalbinde haset olmayan birinin takdir edebilme kabiliyeti olacağından bahsettim. İnsan yalnızca kıskanmadığı insanları takdir eder demişsiniz ama arkadaş yorumunda Dücane beyi kıskanmamak elde değil demiş. Dolayısıyla kendisini kıskanıyor ama yine de takdir ediyor. Hem de gönülden olduğu aşikar bir biçimde. Ama bu kıskançlık çirkin bir kıskançlık değil; haset değil.. Rumi'den misal vermişsiniz. Belli ki seviyorsunuz onu, bu yüzden kalbinizi kırmamak adına olumsuz bir şey demeyeceğim ve misaliniz üzerinden devam edeceğim. Evet, Rumi Adem ile ilgili söylemlerinde ondan aşağıda olduğunu kabul ediyor. Üstelik bunu Adem'in varlığından emin olmadan yapıyor. Var olduğunu inancıyla var sayıyor. Aslında verdiğiniz misalin benim bahsettiğim kendini alçaltmayla uzaktan yakından ilgisi de yok. Çünkü Rumi'nin Adem'e övgüsü, kendi kişiliğinden bağımsız mitolojik bir övgü. Yine de madem misal verdiniz, ciddiye alıp cevap vermeyi borç bildim.. 10 ve 8 rakamlarıyla bir misal daha vermişsiniz. Ama bu da beyhude çünkü ben değer olgusu üzerinden bir yorumda bulunmadım. Kendini alçaltan kişi değersizdir demedim. Yani 8 değersizdir demedim. Kendini 8 hisseden de değersiz demedim. Aksine, 8 de değerlidir kendini 10dan küçük görse bile. Ve yine dedim ki, yeterince ister ve çalışırsa, üzerine iki koyup 10 da olabilir. Neden olamasın? Ben görüyorum ki insanlar bir şeyleri göğe çıkarıp onu ulaşılmaz kılıyor, ve sonra o şeyi sadece takdir etmekle yetiniyorlar. Bu, müthiş bir tembelliğin ürünü..Ve siz yine diğerleri gibi bunun için de çok klişe bir söylemde bulunup bu ifademi kapitalist ideolojiyle bağdaştırdınız, beni zerre tanımadan ve yazdıklarımı hakkını vererek okumadan. Ve yine ciddi bir yanılgıdır ki, şiirin emek istemediğini yazmışsınız. Bu ifadenizi - tamamen edepten- ciddiye almakla birlikte cevap vermeyeceğim. Şiirle gerçek manada ilgilenen herkes bu ifadeniz karşısında lal kalacaktır. Ve evet, isteyen ve vicdanını susturmayı başaran herkes zengin olabilir. Yeter ki salt arzusu zengin olmak olsun. Bütün ahlak ve değer sistemlerini yıkıp mutlaka zengin olacaktır.. Ve son olarak naçizane size kardeşçe bir tavsiyede bulunacağım: yıkın o lanet olası kalıpları, her zerrenizde özgür olun... Sevgiler.
@@omeraksoy6380 Dücane hocanın haset, kıskançlık ve imrenmeye dair hazırladığı videoyu izlemişsinizdir sanıyorum. Ben sizin "kalbinde haset olmayan insanlar takdir edebilir" sözünüze mukabil "Takdir etmek kalpteki hasedi yok etmez" demişim. Doğru, siz burada bundan bahsetmemişsiniz, burada haklısınız. Ama sizin "birini takdir edebilen insanın kalbinde hiç haset olmaz" sözünüze yine de katılmıyorum. Ben diyorum ki: Bir insan, kıskandığı bir insanı gerçekten gönülden takdir edemez; kıskanmak değil imrenmektir o. İlk yorumu yapan arkadaş yanlış kullanmış olmalı. Yani, diyelim ki siz, hem Dücane hocanın bu kadar bilgili olmasını hazmedemiyordunuz, çekemiyorsunuz, onda bu kadar bilgi olmasını kabullenemiyorsunuz yani *kıskanıyorsunuz, hem de "ne kadar âlim bir adam, gurur duydum vallahi" diyorsunuz. Böyle saçmalık olur mu? Mevlâna örneği... Mevlâna'ya eleştirmeniz benim için sorun olmaz. Öncelikle, Mevlâna Hz. Âdem'in varlığından emin olmadan onu övüyor diyorsunuz. Nasıl olsun ki? Ayrıca bu bir mit değil ki mitololojik olsun. 8 çabalarsa neden 10 olmasın ki diyorsunuz. Verdiğim örnek Hz. Adem hocam. İnsan çalışarak nasıl peygamber olsun? Kemâle ermek, insan-ı kâmil olmak vs. bunlar olabilir ama peygamberlik bir mertebedir ve Allah tarafından verilir; siz alamazsınız onu; biliyorsunuz bunları. Şiir tabii ki emek de ister ama salt emek işi değildir, ben bundan bahsettim. İlham gelmiyorsa, şiir yazma istidadınız yoksa nafile.
@@gosteridunyasndabirpeygamb9473 Sevgili kardeşim, 10 ve 8 misali farklı, Adem misali farklı. Çarpıtmamak gerek. Benim açıklamamda da zaten bu ayrım gayet açık. O arkadaşın da kıskanmak derken imrenmeyi kastettiği çok açık. Ayrıca ben insan emek vermeden peygamber olamaz demedim. Peygamberlik de zaten rasyonel olmayan, kutsal, mitsel, dinsel bir mertebedir. Yine rasyonaliteyle değil, imanla ilgilidir. Yani akılcı bir tartışmada kullanılamayacak bir örneklemdir. Sizle benim ortak aklı bulmamız mümkün değil çünkü siz rasyonel olmayan, muhakemeye ihtiyaç duyulmayan, dinsel ögeler kullanıyorsunuz. Size uzun uzadıya cevap vermek zahmetine ne yazık ki girmeyeceğim. Siz de bence girmeyin. Perspektiflerimiz oldukça farklı. Bir kahvehane tartışması içinde olmak istemiyorum. Sizden naçizane ricam, bütün yazılanları tekrar okuyup kendinize eleştirel gözle yaklaşmanız. Sevgiler, saygılar.
Sevgili canan dilerim hakkikati bulur ve sırtınıza ve zihninize yüklenen yüklerden siz de kurtulursunuz. 40 yaşında dönüşen biri olarak , dönüştüğümü anladığımda çok üşümüş ve bütün çocukluğumu, gençliğimi zihnimden geçirip ağlamıştım. Bu kuyudan kadın olarak,tek başima cesurca çıktığım için kendime çok saygı duyuyorum.
Sinan Hocam ruhunuzu görüyorum sanki ve sizi çok anladığımı düşünüyorum.Öğrendiğiniz herşeyi, farkettiğiniz her ayrıntıyı, keşfettiğiniz her çıkış kapısını paylaşam çabalarınızı görüyor ve çok minnettar oluyorum. İnsan !olmaya dair gösterdğiniz çaba muhteşem.Tüm paylaşımlarınızdaki akıcı , en derin ve değerli mevzuları en anlaşılabilir şekilde anlatmanıza hayranım .Bu sohbette de çok değerli Dücane Hocamın ( bilgisine çook saygım var ) olaya bakış penceresi o kadar detaylı ve aslında sizin ana fikrinizi o kadar anlamadı ki , saygıyla tevazuyla sabırla duruma yön verişinizi ayrı bir saygıyla izledim. Siz ; adına din dediğimiz ya da inanç dediğimiz durum ile felsefeyi ve bilimi de katarak ahlaklı , güzel insan olmanın yollarını vermeye çalışıyorsunuz bence … Yüzyıllar içerisinde tüm dinlerin ve kutsal kitaplardaki bilgilerin, sözde uzmanları tarafından , detaylarda kişisel çıkarlarını katarak yorumlanmış kuralları yerine , kişinin kendi vicdanı ve anlamlandırabildiği haliyle iyi insan olma yolculuğundaki yön tabelalarını bulmasını sağlamaya çalışıyorsunuz…Ya da ben böyle anlıyorum 😊 Varlığınıza teşekkür ederim 🙏
@@rdvangercek8990 Tamamını dikkatle ve keyifle izlemem üzerine yaptığım yorum idi zaten. Önerdiğiniz yerden tekrar izlerim ama benim gözlemim bu yönde 👍
Benim nacizane gözlemim şu yönde oldu. Sinan Canan da, Dücane de kendi yorumlarıyla olaya bakıyorlar ama Dücane Bey sanki bir tek Sinan Canan subjektifmis givi sürekli yorumlarda bulunuyor. Zaten Sinan Bey bunu reddetmiyor fakat bunu yapmasına çok mantıklı sebepler oldugunu gösteriyor. Dücane Bey özellikle insanın bedenden materyal varlıktan fazlası olduğu söylemine hiç tepki göstermedi çünkü ısrarla sunu öğrenmek istiyor uçan kaçan ruhani bi varlik var mı yok mu diye bi soru pesinde. Dücane Bey kavramlara o kadar yoğunlaşmış ki, detaylar arasında kaybolmuş ama büyük resme bakamıyor. Sinan Bey bir biyolog olarak kurana bakınca kendisiyle uyusan yerler olduğunu ve bunun onu daha anlamlı kıldığını söylüyor. Dücane Bey ise bu sizin kendinizi tatmin etmeniz şeklinde cevap veriyor. Evet diyelim öyle olsun. Peki doğruların bizi tatmin etmeme gibi bi zorunluluğu mu var? Her gerçek acı veya akla yatmayacak sekilde mi olmalı? Sinan Bey in tarafındayım ben bunu reddetmiyorum bu arada ama keşke akılda berlirlenmis şeylere cevap vermek yerine konuşmacılar birbirine cevap verse. Sinan Bey söylediklerine, Dücane Bey ise kavramlara cevap bekliyor. İki taraf da sübjektif ama birisi asla kabul etmiyor
bir video ile insanı anlamak bilmek istiyoruz. Keşke öyle bir mucize olsaydı. “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır!” Demiş Mevlana. Yani kim konuşursa konuşsun bizim anlayacağımız kendi yaşam tecrübemiz, birikimimiz kadar olacaktı. Anlamak ve bilmek için çok yaşam tecrübesi biriktirmek gerekiyor. Çok eskilerden Mehmet Efe’nin Mızraksız İlmihali vardı. Orada “bize hep ölmeyi öğrettiler ama nasıl yaşayacağımızı öğretmediler” diye bir söz vardı. Yaşamayı yaşayarak öğreniyoruz.
Yani diyor ki 3 saatn sonunda ne anladık adamlar 3 saat konuştular sonuç? Demek istiyor @Emine Bozkurt o acıdan ben de diyorum ki 3 saatin sonunda öğrenmek isteyipte öğrenemediğin yahut öğrenmek isteyipte öğrenebildiğin ne var. ???
@@fatihyldz8182 beN genel olarak yazdım her hangi birşey değil bu konuşmayı dinleyip de anlamaMak Dücane hacayi özelikle nasıl anlayamam adam konun köküne kadar gidip anlatıyor ikiside çok değerli 🙂
Yüzlerce soytarının olduğu bu ülkede, siz ve sizin gibi az sayıda da olsa güzel insanların olması, halen bu ülkeden umudumuzu kesmememizin sebebidir. İyi ki varsınız.
Bir şey sormak istiyorum sizce hayat nedir? veya hayatın anlamını bulabildiniz mi? dilerseniz lütfen bu videoya bakınız size yardım edebilir ru-vid.com/video/%D0%B2%D0%B8%D0%B4%D0%B5%D0%BE-qDjB6HhouBQ.html lütfen .
Iki akilli insanin birbirini sabirla dinlemesi ve konusmasini izlemek keyfi bile yeter. Ikinize de emekleriniz icin tesekkuru bir borc bilirim. Cok guzel bir program olmus.
Sinan Canan Bey o kadar nazik davrandı ki, ve dinleyen insanlara daha da açıklayıcı olması için bilidğini bile bilmez gibi davrandı. Amacı Dücane Bey'in konuşmasını sağlamak içindi. Bugün bir kere daha saygı duydum Sinan Canan'a. Dücane hoca da kasıldıkça kasıldı. Sinan hoca değer verdikçe o kendisini gerçekten Sinan Hoca'dan değerli sandı. Kibir kötü bir şeydir Dücane Bey..
Belkide argümanı yoktur Dücane Cündioğlu'nun?! Alaylı felsefeci duruyor karşımıza. Sinan Canan felsefesi bakış açısı için neden Türkiye'de ehil kişileri seçmedi?
@@MuradiyeA saçmalama, Dücane Cündioğlu mu ehil değil? Senin ehil sandıklarını 40 kere cebinden çıkarır Dücane hoca. Çoğu entelektüel alanda, hemen hemen ortalama bir profesör kadar okumuştur.
bravo halil bey, ben de bunu gözledim. şu ruh konusunda sinan bey'in sorusunu ele alışı uzadı uzadı. sanki kendisi net bir şey ifade etmek olmaktan kaçınıyor gibi.
Bu söyleşiyi kac kere daha izlerim hiçbir öngörüm yok. Ancak şunu biliyorumki bu akşam aldığım hazzı defalarca deneyimleyece kadar bağımlılık devrelerimin oluştuğundan hic kuşkum yok.. Cok Teşekkür ederim.
Her düşüncenin asgari bir metafiziği var olmak zorunda. Bir sınır yoksa hiç sınır yoktur diyorlar ya Dücane hoca tüm sınırlarını kaldırarak düşünmeyi konuşmayı sürdürüyor anlaşılmamaktan besleniyor biraz da
Uzun zamandır dinlediğim en nitelikli tartışma. İkinize de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bilgiye ulaşma yolunda ego ve inançları bir kenara bırakma dersi niteliğinde aynı zamanda. Bal alınacak iki çiçek gibisiniz. 🙏
Sinan hocanın netliği ve açıklığı, Dücane hocanın konuyu biryerden alıp hiçbiryere bırakmaması. Sinan hocanın nezaketi Dücane hocanın tuhaf felsefe tanrısı halleri. Sanki siz anlamazsınız şimdi bunları der gibi konuşuyor Sinan hocayla.
Türkiye çıtasının çok üstünde bir sohbetti, Dücane ile aynı dönemde yaşamak bir şans. Kıymeti çok kolay anlaşılmaz gibi geliyor. Özellikle son yarım saati nefesimi tutarak izledim. Müteşekkirim. (Süreden korkanlar için 1,5-2 X hızından izlemelerini tavsiye ederim) 😀👍🏻
Süper program. 500 sene öncesinde olsa mesela bu tarz bi sohbet, burda dert edinilen şeylerin yüksek bi geçerliliği olurdu ve iki tarafta inandıkları şeylerin yükünü bu denli ızdırap çekerek taşımıyor olurdu. Bu şekilde bi çırpınma görmek felsefenin insan aklının ve bilimin metodunun insanlığı getirdiği noktayı göstermesi bakımından gerçekten çok sevindirici. Canım aristo
Arka fonların bütünleşik tek bir fon efekti vermesi çok güzel olmuş. 🎸 Gitar dolaba dayanıyor sanki. En başarılısı şimdiye kadar seyrettiğim canlı yayın sohbetleri arasında.. Tebrikler
Sinan Hocam, öğrenmeye her daim aç olmanız ve heyecanınız etkiledi beni, samimiyetiniz harika, insan olmaktan gurur duyuyorum size baktıkça, tesk ederim sayın Hocam.
merhaba sadece merak ettim muslumanmısın evrime inanıyormusun sence evrimle islam çelişirmi kafam şu sıralar karışık bana yardımcı olursan çok mutlu olurum dücane hocam bu işe ne diyor
@@oyuncenneti8462 İslam inancına göre; Erkek Topraktan OL denilerek, Kadın ise Erkeğin Kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İlk insan Hz. Adem, 45 m boyunda, 1000 yıl ömür sürmüş ve 7600 yıl önce yaşamıştır.. Bu anlatılar, Bilim ve evrimsel süreçle uyumlu değildir.. Al-i İmran/ 3: 59- Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu Topraktan yarattı, sonra ona " OL " demesiyle o da hemen oluverdi. Nisa 1 - Ey insanlar! Sizi bir TEK nefisten yaratan ve ONDAN DA EŞİNİ YARATAN, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. Araf/ 7:189- O, sizi TEK bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ONDAN EŞİNİ VAR etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız." Müslim, Reda 64 - Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Kadın bir KABURGA kemiğinden, bir eğri kaburga kemiğinden yaratıldı, onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da boşanmasıdır." ( Nesai, Nikah 15; Ahmed b. Hanbel, II/168) Buharî, Enbiya, 1 “Allah Adem’i yarattı, boyu Altmış Zira (45m) idi… Cennete gidenler de onun boyunda olacaklar.”
Dücane bey dolaylı olarak sen din ve bilimi bağdaştırmaya çalıştığın için ya aptalsın ya da ahlaksızsın dedi ; Sinan hoca da nasıl sakin bir şekilde ben kendimi iki yerde de görmüyorum, acaba orda başka bir kategori de açsak mı dedi.. izledikçe hayran kalıyorum Sinan hocanın uslübüna.
@@damlaferahi1211 Dücane hocanın yaptığı eleştiri çok somut. İnançlı insanları kandırdığını söylüyor.. Bilimle çelişen söylemleri bilimle çelişmiyor gibi göstererek yanlış yaptığını söylüyor.. İnançların, Evrenin 6 günde yaratıldığına, Erkeğin OL denilerek Çamurdan, Kadının ise Erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına, Yıldızların Şeytana atılan taşlar olduğuna, Dünyanın düz olduğuna, Ay ın ortadan ikiye yarıldığına, Asanın Yılana döndüğüne, Demirin gökten indiğine, İnsanın Kalbi ile düşündüğüne, Karıncanın konuştuğuna, Güneşin akşamları Çamura battığına, deve sidiğinde şifa olduğuna, Hz. Ademin 45 m boyunda olduğuna, sineğin kanatlarında şifa olduğuna, Dağların deprem olmasın diye yere çakıldığına, Musa nın ASASI ile denizi ortadan ikiye ayırdığına, Miraca Burak isimli atla çıkıldığına, Göğün görünmez direklerin üzerinde durduğuna, Kuşların havada onun tarafından tutulduğuna, .... DAİR Söylemlerini bilimsel bir temele oturtmaya çalışmak, bir bilim insanı için ne kadar doğru ?? Tartışılır.. Heleki bundan pek çok kişinin maddi veya manevi menfaat elde ettiği bir ortamda..
2. Saate geldim halen bekliyorum:) Mevlana hazretlerinde filozof ile bedevinin hikayesi vardı. Onu aklıma getirdi. Manayı yakalayamıyoruz. Ruhsuz kelimeler,cansız bedenlere benzeyen süslü kelimeler, durmadan çorak topraklara seraplara sürülen kelam... umarım kalan bir saat içinde hayata, hayatin manasına insana ineriz
Ancak bu kadar tane tane ve anlaşılır (anlayana) anlatılır. Sonuç: Din imgesel bir öykü, düzen ve nizamın olmadığı bir Kozmos' da yaşıyoruz. Ama bu karmakarışık Kozmos'da kendini avutmak ve ısınmak isteyen herkes inanabilir. Ikiniz de mükemmelsiniz. Sinan Hocanın mütevazliği çok ince ve tatlı. En güzelini yiyin ve için kendinizi nasıl mutlu hissediyor iseniz öyle yaşayın. Sakın belli başlı öykülere veya destanlara bağlı kalarak kendinizi hayatın size sunduğu tadtan kendinizi mahrum etmeyin. İnsanlığa bir hizmet verebilmek için vermiş olduğunuz çabanız özgür olsun. Zincirleri kırın, beyninizin derinliklerine kök salmış ayrık otları kökünden sökün. Ve ve merhametli olun....!
@@mehmetylmaz7405 Sorunuza ve yazmış olduğum yazıda bir bağlantı bulamadım. Ayrıca hayat size imkan verir, sizde bundan birşeyler yapma eğilimi gösterirsiniz. Bunda ne kadar başarılı olduğunuz kadar mutlu hissedersiniz kendinizi. Mutlu olmayanlar da mutlu olduklarının farkında değiller.
Merhamet dedigimiz varlik, his, duygu ; nasil var oluyor? nerden geliyor ki ben karsimdakine duydugum bu hissi sahipleniyorum . Benim bilincle var etmedigim varligindan ise hissederken haberdar olduğum şu his hormon gibi şuursuz varliga bağlanamayacak kadar kıymetli. Maalesef latince ve bilimce konuşan herkese fazla büyüleniyoruz. Okudukları ve anladiklari kendilerini ilgilendirir asla otorite degildir. Dücane beyi ilk ve son kez dinlemek istiyorum. Bu ses yalnizca ben biliyorum sen şusun demenin otesine gecemedi. Cok bildiginden degil , az anladiğindan...
Buradan artırdığınız zamanla yapacak bundan daha iyi işleriniz varsa ne güzel. Benim yok ve 3 saat oldu baslayalı henüz yarısındayım. Yorumunuzu görünce Kemal Sayar'ın Yavaşla adındaki kitabını anımsadım. Tavsiye ederim.
Sinan hocam, ben Medine'de doğmuş büyümüş biriyim. Hadis tahsilim var. Yaklaşık 10 sene evvel Türkiye'ye geldim. Ergenlikten çıkma tebliğler de yaptım, kürsüde esmâ ve sıfat kaideleri dersi verme cüreti de gösterdim. Okumağı da seven biriyim, burada karşıma çıkan konu çeşitliliği iştahımı pek bir açtıydı. Minik tebliğciliğimi bir kenara bıraktım. Kitap toplamağa ve onları ihata etmeğe verdim kendimi. Kitaplıklarımda Popper da var Medaricu's-Sâlikîyn de. Nietzsche de var İsmet Özel de, Darwin de var İbn Cevzî , Marx, Monod, Weber de ilâh... (sizin kitaplarınız da bulunuyor). Açıkcası böyle şeyleri okuma amacım her zaman sâfîyâne öğrenme olmadı fakat bunları sâfîyâne öğrenme arzusunu çakan bir müellif var ki ondanberi olaylara bakışım oldukça değişti: Bu isim Teoman Duralı (Bir de Yalçın Koç var fakat bahsidiğer) ve onun en önemli meselesi olan Biyoloji Felsefesi. Biyoloji Felsefesi üzerine Türkçe ne yazıldıysa yalayıp yutacak kadar olaya saldırdımdı (ki pek bir şey de yok). Yetmedi yetmiyor diye hayatta öğrenmeye yeltenmediğim İngilizceye kendimi verdim çünkü ele alınan biyolojik/bilimsel verilerin ne kadar güncel olduğundan da emin olamıyorum. Şimdi demem o ki, düzayak bir şekilde söylersek: Şu bilmece gibi arzıendam olan insan konusunu, şerefle akrabalığının buldunduğu diğer canlıları, bunun bilimini ve bilimsel veriler ile onu elde etme ile felsefî bütünleme yöntemlerinini ve daha nice alanı ele alan, Türkiye'de henüz kurumlaşamamış Biyoloji Felsefesi'ni ele alırsanız, bize ve akademideki öğrencilerinize anlatıp önemini değerlendirirseniz zannederim çok daha esaslı bir yerden mesleye perspektif kazandırma başarısı elde edebiliriz. Hepimizin başarısı yani yararı olabilir bu. Türkiye'de sosyal medya aracılığıyla bir yere kadar gidebiliriz. O yer büyük ihtimalle uğruna çabaladığınız bir yer olmayabilir. Türkiye'de biyoloji felsefesinin kurulması gerekiyor ve hatta bilim yapmanın yeni yöntemlerini belirleyecek bu konu, çağdaş bilime katkısı açısından Türkiye'ye bir ivme bile katabilir: Dünyanın muhtelif ülkelerinde muhtelif alanlarda kendini gösteren biyoloji felsefesi, Türkiye'de nasıl bir yaklaşım sergileyebilir, neyle öne çıkar, kimbilir
İçindeki yüz binlerce öğrenilesi düşünce bir yana, siz birbirinizi ne güzel dinliyorsunuz ... Her izlediğimde hissettiğim ... Ne hasretmişim ben, dinleyen insana :)
Harika keyifli bir program izledik,3 saatin nasil gectigi anlasilmadi,Corona"nin nimetleri diyebiliriz belki bu iki güzel insani izleme,dinleme olanagi.Tesekkürler Sinan ve Dücane .
Dücane hoca Türkiye’nin yetiştirdiği, Dünya’da bile çok rastlayamayacağınız büyük alimlerden birisidir. Sinan hoca, bilimle dini birleştirmek gibi anlamsız bir işe niyetlenmiş olmasından dolayı bilim camiası tarafındanda zaman zaman eleştirilsede önemli hocalardan biridir. Ders niteliğinde bir program olmuştur. ağzınıza sağlık.
Müthiş bir sohbetti, umarım devamı gelir. İkisinin arasındaki farklardan bir tanesi, birinin insanlarla daha fazla temas halinde olması sanırım. Sinan Hoca sürekli olarak öğrencilere ders anlatıyor, onların evrim veya din ile ilgili sorularıyla baş etmeye çalışıyor. Bu cevap arayışları onu "orta yolcu" olmaya, insanları rahatlatacak formüller bulmaya itmiş. Son derece anlaşılır bir durum. Elbette bir hoca öğrencilerini ne karanlıkta, ne de soğukta bırakmak ister. Dücane Hoca ise kendi deyimi ile yıllardır karantina hayatı yaşayıp ömrünü hakikate adadığı için, insanları memnun etme veya onları teselli edecek sözler söylemekten çok uzakta artık. Dolayısıyla buz gibi hakikati insanların suratına çarpmakta herhangi bir beis görmüyor. Dücane Hoca gibi hakikatten daha üstün bir değer tanımayan insanların radikal olmaya bir meyili vardır. Kendisi dindar taraftayken de uzlaştırma çabalarına karşıydı, bugün geldiği noktada da karşı. Nedeni gayet basit: elinde hakikat olduğuna inandığı her ne olursa olsun, onu taviz vermeksizin savunmak istiyor ve bu hakikatin neyi devireceğiyle, neyi yıkacağıyla da hiç ilgilenmiyor. Mevzubahis kendisi dahi olsa. Bu mantaliteye sahip bir insanın, hakikati eğip bükerek orta yolcu olmaya çalışanlara "ahlaksız" demesi kimseyi şaşırtmamalı. Gayet doğru bir tespit bence. Tabi "ahlaksız" deyince halkın aklına direkt çocuk tacizleri vs. geliyor ancak doğruyu bilip saklamak, doğruyu bilip uygulamamak, hatta doğru bilindiği halde bile bile yanlışı söyleyerek çelişkinin üzerini örtmeye çalışmak elbette ahlaksızlıktır. Arkasında iyi bir niyet olabilir, iyi niyet ahlaksızlığı ortadan kaldırmaz. Mahkemede suçlu kardeşinizin idam edilmesini engellemek için yalancı şahitlik yaparsanız, orada hem iyi niyet, hem de ahlaksızlık vardır. Sinan Canan'a bir diğer haklı eleştiri de "dini mümkün olduğu kadar asgari düzeyde sahiplenmesi" idi. "Ben biyoloğum, Kuran'ın hukuksal kısmıyla ilgilenmem" diyor. Böylelikle Kuran'ın belki de en tartışmalı ayetlerini açıklamanın yükünü bir müslüman olarak omuzlarından atmış oluyor tabi. İlk bakışta bu açıklama makul geliyor ancak bu düşünce biçimini biraz ileri götürsek, idealize etmeye çalışsak, Sinan Hoca'mıza göre Kuran'ın hukuksal kısmını da hukukçular ele alması gerekecek. Peki varsayalım ki İslam aleminin en ileri gelen hukukçuları biraraya geldi ve geniş kapsamlı bir çalışmanın ardından bir konsensüs sağlandı. Şimdi bu hukukçuların çıkardığı hükümleri kabul mu edeceğiz yani? Çok eşlilik, kol kesme, bacak kesme, kadın dövme, çocuklarla evlenme, kadın erkek eşitsizliği, kölelik vs. vs. Sinan Hoca bunları kabul etmezse çelişkiye düşmüş olur çünkü Kuran bir bütündür, "ben sadece bir köşesiyle ilgileniyorum" denilemez. Sinan Hocam, arkamıza Dücane Cündioğlu'nu almış olmanın verdiği özgüvenle eleştiriyoruz biraz, kusura bakmayın. Seviyoruz sizi.
Yanıldığınız nokta neresi biliyor musun? Dücane Cündioğlu ve Sinan Canan kendi fikirlerini ortaya koyuyor ama asla KARŞIT FİKİR'miş gibi değiller... Örnek mi? Diyelim ki inançsızlık meselesine gelindiği an da, o çizgiye yaklaşınca durmasını biliyor Dücane hoca... Sadece şu örneği vereyim, Sinan Canan hoca daha hal hatır sorar sormaz, Dücane hocanın verdiği cevaba bak... '' Çok şükür. Elhamdülillah iyiyiz. ''...... Şükür : Kime şükür edilir? Elhamdülillah....... ..... Demek ki öyle bazılarının beklediği gibi değil.... Sinan Canan hocanın ' 'Laboratuvara girdiğimiz de bir hücreyi ortaya koymak için elimizde bütün parçalar mevcut. Bir araya getiriyoruz ama bir şey eksik. Can veremiyoruz o hücreye. Hep bir şey eksik kalıyor. İşte o nedir, bunu bulamadık.' ' diyor... İşte o BULAMADIK dediği bilinmezlikte de YARATICI VARDIR fikri ortaya çıkıyor... Bakın kardeşim eğer Kuran-ı Kerim bilimle, ilimle veya her hangi başka bir şeyle çelişiyor olmuş olsaydı, bugün ki teknolojik ilerleme ile çoktan çürütmüş olunurdu ayetler.... İnsanların kafası neden karışıyor biliyor musun? Arap örf ve adetlerinin İSLAM dini sanılmasından yanılgıya düşüyor insanlar... Gördün işte Dücane Cündioğlu o kadar bilgi birikimine sahip olmasına rağmen, o kadar felsefecilerden, düşünürlerden örnekleme yapmasına rağmen daha videonun en başındaki giriş konuşmasına verdiği cevap örnektir... Bana şimdi DİL ALIŞKANLIĞIDIR deme.... İşte beyin yani bizi diğer bütün canlılardan ayıran beynimizdeki özellik DÜŞÜNME özelliğidir ki, bu da sadece İNSAN'lar da vardır.... '' Aman ben inançlı olursam beni toplum geri zekalı gibi görür. İçimden inansam da dışımdan belli etmeyim de beni entel dantel bilsinler. '' demeyeceksin.. Kafatası gibi mükemmel ve sağlam bir yapının içine neden konmuş bu beyin? İşte bunu düşüneceksin.. Bu sadece bir örnek... Böyle yüzbinlerce örnek sıralarsın, NEDEN BU BÖYLE diye sorarsın, o kendisini AKILLI ZANNEDEN inançsızlar bu soruları açıklayacakları yerde '' TESADÜF '' der, tek kelime ile cevap verdiklerini zannederler.... İşte bu da gerçeklerden kaçmaktır... Bütün bu sorulara tek kelime '' TESADÜF'' diye cevap verenler mi akıllı sence? Bana göre ne kadar BOŞ olduklarının kanıtı işte...
Şahin Özkan sizi tebrik ediyorum düşüncelerimi yazmışsınız. Kaldı ki bugün uzayda 12 boyut olduğu bilim adamları tarafından ispatlanmış ve bu boyutun 25’e kadar çıkabileceği teorisi ortaya atılmıştır. Biz sadece 3 boyutu algılayan ve 4. boyutu (zaman) anı yaşayabilen, algılayabilen varlıklarız. Gerçek diye inandığımız her şeyin bir illüzyon olduğunu, holografik bir evrende yaşadığımız gerçeğini unutuyoruz. Çünkü insan gözü hakikati görebilecek yetkinlikte değil. Tek kusurumuz kendimizi hakikati algılayabilecek düzeyde, yetkinlikte zannetmek. Düşünüyorum o halde varım felsefesiyle değil, neden evrendeki tüm mahlukattan daha üst bir bilince sahibim? diye düşünmek ve sorgulamak, insan gözünün nasıl oluyorda evrene bakabilecek, araştırabilecek kapasitede olduğunu, optikteki yasalara uygunluğunu, insan beyninin evreni araştırma potansiyelini de göz önünde bulundurmak gerektiğini düşünüyorum. Evrendeki acziyetimizi ve görebilmek için evrendeki boyutlara bakmak bile yeterli. Hakikat denizinin kıyısından şöyle bir bakıp gideceğiz.
@@senauzturk8683 şu an içinde bulunduğumuz çağa '' Uzay çağı, teknoloji çağı '' gibi bir çok isim uyduruyoruz.... Oysa gözlerimizi uzaya o sonunu dahi göremediğimiz devasa boşluğa ve içindeki yıldızlara, uydulara, bunların beraberce bulunduğu galaksilere ve bu galaksilerin milyarlarca olduğuna baktığımız da, hangi akıllı düşünen bir beyin bunlara TESADÜF diyebilir? İçinde bulunduğumuz çağı göz önüne alırsak, daha bu bilinmezliğin alfabesinin ilk harfinde bile değiliz... Bu da insanlığın bu oluşumda ne kadar aciz olduğunun kanıtıdır.... Zaman? Zaman dediğimiz nedir? Dünya'nın kendi çevresini 24 saatte tamamlayıp bir günün oluşması mı? Dünyanın güneş etrafında 365 gün 6 saatte turunu tamamlayıp bir yılın oluşması mı? Peki bu zaman, güneş sistemimizin içinde ölçülebilir bir kavram... Ya güneş sisteminin dışına çıktığımız da nereye gidecek bu gece gündüz, veya dünyanın güneş etrafında dönümünü bir yılda tamamlaması? Neyle ölçeceğiz zamanı sistem dışına çıktığımız da? ŞİMDİ bazıları IŞIK HIZI İLE ÖLÇECEĞİZ diyecek... Işık bile aynı hızda ilerlemez ki... Işıma gücünü nereye koyacağız? Basit bir örnekleme ile bir el lambasının ışıma gücü ile projektör bir lambanın ışıma gücü aynı mı? Burada da ışıma gücü devreye girer ki, ışığın bir yıl da kat ettiği yol da çöp olur... Peki nedir zaman? Aslında zaman diye bir kavram yok mudur? Annemizden doğmadan önceki zamanı hatırlıyor muyuz peki? Oysa biz doğmadan önce de zaman vardı diyebilir miyiz? Peki neden doğumdan önceki zamanı bilemiyoruz? Kaldı ki, ölümden sonraki zamanı da bilemeyeceğiz... Geceden derin bir uykuya yattığımızı düşünelim... Ve ortalama 6-7 saat deliksiz uyuduğumuzu ve uyandığımızı düşünelim... '' Ne çabuk sabah oldu '' deriz bazen hepimiz değil mi? Oysa aradan 6-7 saat geçmiş bile... Peki bu zamanın nasıl geçtiğini bilemediğimize göre, zaman dediğimiz olgu aslında beynimizin içinde oluşuyor olmasın? Biz öldükten sonra da belki milyonlarca yıl geçecek ama tıpkı uykumuz da geçen zamanı algılayamadığımız gibi kıyamete kadar geçen zamanı da algılayamayacak beynimiz... Bu konular gerçekten derin konular ve bu tartışmalar da böylece sürüp gidecek... İnsanlar inançlı veya inançsız olabilir.. Dindar veya ateist de olabilir.. Bana göre bunun hiç bir önemi yoktur... Ben her zaman şu soruyu sorarım insanlara.. İki önerme sunarım. 1. Önerme : Diyelim ki ateist ve inançlı bir kişi öldü. Diyelim ki Allah yok, bir yaratıcı yok. Ne kaybeder inançlı bir kişi öldüğü zaman? 2. Önerme : Diyelim ki ateist ve inançlı bir kişi öldü ve Allah var, Hz Muhammed onun elçisi, Kuran-ı Kerim Allah kelamı, cennet ve cehennem var, günah ve sevap var. İşte o zaman inançlı bir kişi ile ateist bir kişiyi hangi sonuç bekler? Normal çalışan bir beyin, bütün bunlara da TESADÜF diyebiliyorsa, zaten söyleyecek bir şey yok...
Sinan hoca Kur'an'ın hukuksal boyutunu reddetmiyor ki..kendini o alanda açıklayıcı görmüyor. Bir kısmında çelişki bulduğun şeye zaten inanamazsın.. Bu tür ayetlere bakışta maksatçı tarihselcilik gibi bir çok bakış var.
@@nisaozdemir7045 çok haklısınız... Bir örnek vereyim okumuş kültürlü insanlarla cahil insanlar arasında ne fark var...? Mesela bu hastalık sebebiyle bir çok profesör hocamızı dinliyoruz.. Televizyon da moderatör bir hocamıza soru soruyor, hoca hemen '' O konu benim alanım değil, falanca hocaya sorarsanız o size doğru bilgiyi verebilir. '' diyor ve bilmediği bir konuda ahkam kesmiyor... Çünkü tıp biliminde de bir çok farklı farklı branşlar var.. Sinan hoca da gayet tabii olarak '' Bu konu benim alanım değil '' deyip de Kuran-ı Kerim'in hukuksal boyutunda ahkam kesmiyor... Cahil birinin ise farkı, her alanda her şeyi bildiğini zanneder.. Cahil biri tıp alanında uzmandır. Spor dalında bu dalda uğraşan hocalardan daha çok bilgilidir.. Devlet yönetimi ondan sorulur. Kasaplıktan, kuaförlükten, marangozluktan anlar.. Hiç bir nota bilgisi olmasa dahi bütün makamlardan, solfejden, notalardan anlar... Kısacası cahil biri her şeyi bilir.. Bir iş müracaatında bile '' Ne iş olursa yaparım abi '' der... Elinden her iş gelir... Tabi beyninin nasıl çalıştığını da anlatmaya bile gerek yoktur... Her konu ondan sorulur.. Hiç kimse bir konuda ehil değildir ama cahil her konuyu bilir... '' Cahil ile tartışmaya girmeyin. Ben hiç yenemedim. '' güzel bir laftır... Gelelim Sinan hocamıza, dediğiniz gibi bilmediği konuda ahkam kesmek istemedi... İşte entelektüel olmak da bunu gerektirir...
Ben bu programa, iki rekat namaz kılarım... Değerli "eğitmenlerim", sizleri derin bir reveransla selamlarım. Geometride "nokta" nın, Aritmetikte "sıfır" ın vazife ve değerini, dinsel terminolojinin dışında dūşūnebilmeye geçtiğimiz zaman, "dönme dolaptan" ineriz... (Hayvanlara saygı ve sevgimden klasik anlatımdan vaz geçtim.) Her daim saygıyla Efendim.
Ben halktan biriyim ve sizi çok seviyorum.Emeğinize sağlık.Sinan hocam sizin kitaplarınızı okumuştum ama Dücane hocamla yeni yeni tanışıyoum.Hakikati din adamlarından dinlemiştim.Cok şükür Sizin gibi harika insanlarımız var.
Merhaba, Sevgiler Saygılar. İlim ve bilim de; okulların sınırlarında kalmamış. Din ve bilim tahsili görmediğim için; Sizin gibi insanların, varlığı... Varoluşumu kutlamamı kolaylaştırdı. İyi ki, varsınız. Teşekkürler, Saygılar, Sevgiler...
Bu arada bu yayın vesilesiyle Dücane Bey'in açtığı youtube kanalından da haberim olmuş oldu. Bu mecraya hiç girmeyeceğini zannetmiştim oysa. Teşekkür ederim.
Ben aksine Dücane Bey'in uzun uzun cevapları daha doğrusu cevap değil dağınık bir kompset sunması beni hiç tatmin edemedi Sinan bey en azından toparladı çok şükür Dücane bey çok dolu faydalanması gereken bir fikir insanı ama bence o yazmalı yazı diliyle iletişim kurmak daha sağlıklı olabileceğini düşünüyorum
@@kadriyeackel9974 kesinlikle öyle düşünüyorum ınsan içi doldukça bir buğday başağı gibi başının tevazu ile yere etmesi gerektiği öğrendik medeniyetimizden ama Dücane beyden bunu giremedim evet çok dolu evet konuşmaları zanimca felsefe seveler açısından çok güzeldir elbette ama birde konu başlığına sadık kalma diye bir gereklilik vardır şahsen ben ilk bir saat acaba insana ne zaman değinecek diye bekledim ve maalesef sonunun beklemeden uyudum:):)
İki hocam da severek takip ettiğim kitaplarını kütüphanemden alıp tekrar tekrar okuduğum değerli fikir adamları.Bugun bir kez daha anladık ki Sinan Hoca çözmeye Dücane hoca ise çözümlemeye çalışmış.Sinan hocamın yaptığı güzel(ama felsefi olarak kısmi doğru değil ) dücane hocamınki doğru ama çözümcü değil :).yani Sinan hoca ülkede bir kesmin bilime olan mesafesini inançla bilim i barıştırarak kırma çabasında ki inşallah başarılı olur da ülkeyi daha ileri bir noktaya taşımakta bir yol alabilir insanlarımız.
Hayata dair herşeyin anlamını kavramak için bu iki güzel insan müthiş bir emek sarfetmişler. Hayranlıkla dinledim.Öyle derinlere dalmişlarki boğulmadan çıkmışlar ve insan gibi insan olarak karşımızdalar. Her yiğidin harcı değil bu kadar derine cesurca dalmak.
NEW YORK vakit : 02:03 Sohpet hoş giderken beyefendinin mekanın sahibi ve konuk olduğu Sinan Canan’ı eleştirmesi.... Çalışırken her gün 8 saat kulaklık takıp Sinan hocanın deneyim ve bilgilerinden faydalanmaya çaba gösteriyorum. Bu abimizi tam merak edip konuşmalarına bakayım derken önyargı oluşturması... Kendim teist olmama rağmen Sinan hocanın paylaşımları ruhuma, zihnime tam da aradığım öğretmen yansıması yapıyorum. Video üzerinden çok geçmiş ama olsun... Abimizi dinleyince yazmadan edemedim. İkinizde sağlıkla var olunuz. Kimin hangi bilgi ve deneyime ihtiyacı olduğunu bilemeyiz...
merhaba sadece merak ettim muslumanmısın evrime inanıyormusun sence evrimle islam çelişirmi kafam şu sıralar karışık bana yardımcı olursan çok mutlu olurum
Evrimle islam çatışmaz islam var olan yasayla doğayla fizikle çatışmaz çatışan islam düşüncesidir ki düşünce fanilerin müslüman ların senin benim gibi insanların fikirleridir Fahrettin razi zamanın en kabül gören alimi dünyanın döndüğünü söyleyenlerli nasıl küçümsediği ni biliyorsun bir araştır tek cümle : İslam haktır insanın aklı anlamlandırma yetisi kısıtlı
Hayranlık, sevgi ve ilgiyle izlediğim 2 güzel modern dünya insanını saygıyla selamlıyorum.Sohbetinizin tadına doyum olmadı.Bir Üsküdarlı olarak ayrıca gururla dinledim.Canı gönülden Tebrik ederim.
Felsefe ve felsefi düşünme yetisi alıştırma talep eder. Üstüne tuz biber, felsefe formasyonu olmayan Sinan bey ve felsefe formasyonu olan Dücane beyin sohbeti ik ayrı alemin vatandaşları birbirleriyle işaret diliyle anlaşmaya çalışıyor tasviri oluşturmuş.
Sinan hocama hocama teşekkür ediyorum bu kadar zaman sonra karşıma çıktı bu video ve Dücane Cündioğlu tanıştırdığı için bizleri. Bu video paha biçilemez. İkinizde sonsuz Teşekkürler 💜
İki değerli insanın birada olması sebebiyle dinledim ve anlamaya daha çok niyet edip çaba sarfetmem gerektiğini anladım.Tesekkur ederim ömrünüze bereket.
Belkide insanın birçok anlami içinde "dinlemek, tevazu göstermek ve ilme doyamamak" tamda bu sohbette bulmus anlamını. BEN SIZDEN RAZIYIM ,ALLAHTA RAZI OLSUN ❤
siz iki değerli,harika insanın varlığının çok geç farkına vardım,üzgünüm,leptop dan youtupdaki önceki sohbetlerinizi çekimlerinizi dinleyerek geçmiş kayıplarıı ,sindire sindire değerlendirmeye çalışıyorum,sohbet şahane,bugün 2 ci dinleyişim,çok çok teşekkürler
Öncelikle bu keyifli sohbet için size ve Dücene beye teşekkürler. Anlamadığım kadar bir notka üzerine naçizane yorumda bulunmak isterim. Din dediğimiz şey aslında insanların ilk zamanlarında etraflarını anlamlandırma çabası için düşünülmüş şeylerdir. Bir bakıma o çağın bilimi de denebilir. Bu her ne kadar sistematik olmasa da çevreyi, kişiyi de içine katabiliriz bir anlamlandirma çabasıdır. Gel zaman git zaman Tanrı tasavvuru için tek tanrılı, çok tanrılı beşeri, ilahi din şeklinde sınıflandırmalar yapılmıştır. Ve bir dinin ilahi olması zannimca bir iddiadır. Dindar bir bilinçle olgunlaşmaya başlayan insanlar olgunlaşsalar bir bilimle uğraşsalar dâhi inançlarından vazgeçmek yerine inançlarını daha da kuvvetlendirmislerdir. En azından büyük çoğunluk için bu böyle. Sanırım sizin için de bu geçerli Sinan hocam. Şu an bilim yapan bir bilim insanı olarak, muhtemelen öğrendiklerinizden haz almakta ve bunları insanlarla paylaşmak düşüncesindesiniz. Ve anlattığınız veri ve bilgilerin şu an için ortaya konan kadarıyla en doğrusu olduğu noktasında son derece ikna edici olabilirsiniz. Ama bir şekilde Kur'an'ın sizdeki yeri farklı. Muhtemelen yeni bilimsel veriler edindikce onları Kur'an'la daha çok bagdastirip mantığa bürüyorsunuz. Sıradan bir vatandaş ise Kuran'da sizin çok önceleri gördüğünüz şeyleri görüyor. Bilim konusunda kâni olduğunuz ve başka insanlara aktarmaktan haz aldığınız şeyleri neden daha fazla değer verdiğininizi düşündüğüm İslâm, Kur'an için yapmıyor/yapamıyorsunuz. Bu noktada ikna edici olamayacağınınızı mı düşünüyorsunuz yoksa bu kaynaklar gerçekten ikna edici olmayabilirler mi
Sinan hoca hedefi, mütevaziliği ile takdirimi yine kazandı. Hem inançlı, hem de bilime inanan dogmatik olmayan bir kesim vat ve sinan hoca hem kendi hem de bu insanların sorularına cevap aramak istemiş ama dücane hoca bu perspektiften yanaşmadı. Sinan hoca o kadar övgü dolu sözler söyledi ki prof. ve alanında çok başarılı ama dücane hoca hep bir üst perdeden konuştu. Ben de felsefe okuyorum ve dücane hocanın çok daha başka şekilde cevaplar da vererek sohbetin hedefine, daha güzel hizmet edebilirdi ama etmedi...Genel kanılar değiştirielemez deyip kesip atmamalıydı bence. Evet bu ülkede evrimi büyük bir kesim kabul etmez ama kabul edecek anlayacak bir kesim de var. "Fizik ve metafizik" İkisi de yadsınamaz bir gerçek...
sinan canan övenleri görüyorum da. uzun uzun çok güzel yazıyorlar. son cümlelerini çöp torbası gibi sorumsuzca bırakıp gidiyorlar tüm yazı aslında orta yolculuk için yazılmış fark ediyoruz. bu ülke bu ne şiş yansın ne kebap tayfası sebebiyle ne doğu ne batı. kararsızlıktan iş yapamayan anksiyete toplumu olarak tarihe geçiyor.
@@worstofthebeast son cümlemi de açayım o zaman. Dücane hocayı da çok severim. Fizik ve metafizik yadsınamaz bir gerçek olduğu gibi ayrılamaz da aynı zamanda. Ayırmak istesek de ayrılamaz. Bilim, hiç metafizik katmadan ondan tamamen bağımsız olarak yapılmalı. Zaten bilim de bunu yapıyor ki olması gereken bu. Hayatı, evreni yaşamı metafizik ile açıklamaya anlamaya çalışmanın sonuçları antikite dönemi, ortaçağ dönemine neler getirdi daha doğrusu neler götürdüğü ortada... Ama sinan hoca zaten bir bilim adamı. Ve kafasında bazı kuşkular var. Çelişkileri var fizik ve metafizik arasında. Benim de var. Ne fiziği yadsıyabilirim, ne metafiziği. Bilim de felsefeden doğmuştur ve sinan hoca da o yüzden felsefe hatta benim için daha doğru tanımla filozof olan dücane hocadan cevap almak istedi. Hedefi çelişkileri gidermekti. Dücane hoca bu çelişkileri gidermedi. Ona göre bu ülke de evrim var desen Bruno misali insanı yakarlar ve genel kabuller değiştirilrmez dedi. Oysa bir kesim var ki dogmatik değil ve çelişiklerinr cevap arıyor. Dücane hoca sadece bu kesim için derin bilgisi ile cevaplar verebilirdi. İnsan bile beden ve ruhtan oluşuyor. Nasıl ayıralım fizik ve metafiziği? İkisi hakkında da derin bilgi sahibi olarak anlayabiliriz ancak insanı ve evreni. Ben her ikisini de birbirinden bağımsız olarak ele alıp bilgi sahibi olmayı tercih edip sonra ikisi arasında çelişkileri giderme ve tamamlama anlama çabası içinde olanlardanım. En azından şuan için böyleyim. Yeni bilgiler edinir, gelişip, değişedebilirim...
Nuray Aladağ Taşcı ben üslubunuzu ve düşünce pratiğinizi çok beğendim. takdir etmek de aslında haddime değil ama imrendiğim için belirtmek istiyorum. fakat ayrıştığımız nokta bu çok iyi niyet hasebi ile ortaya çıkıyor. bende bu yok, sadece görmek için bakıyorum, dücane hoca da öyle benim anladığım. siz iyi niyetle bakıyorsunuz. maalesef ben doğruları görüyor oluyorum. doğrular pratik hayatta faydasız. metafizik konusu mesela bence zırva. hani bir metafizik bir etkileşim bir, bir şey nerede. ruh da aynı şekilde. var sayımla ruh üzerine konuşulur ama asli unsur gibi dile getiremeyiz, getirirsek edebiyatını yapmış olmaz mıyız? o zaman sonu yok. biyolojiyi ruhla bağlayana kadar debelenmek gerekir. sinan hocaya saygı duymak üzere, kendisini çok dinledim bilim adamı değil bilim memuru bence. bahsettiğim debelenmeye kendini daha çok veriyor gibi çünkü. bilimden aldığı gücü, fikri ruhaniyete taşımaya çalışarak yapıyor bunu. hadi cesursa ruhaniyeti bilime uydursun o zaman derim ki bilime hizmet eden bilim insanı. ben bunu cahil biri olarak diyebilirim. kafasındaki kuşkulardan bahsetmişsiniz, noel babadan örnek veresim geliyor cahilliğim yetmiyor ona da. yani noel baba varmış gibi düşünmeye alışkın zihin tabi ki noel baba ile ilişkiler kurma rasyonalize etme eğiliminde olacaktır. nasıl inkar edebiliriz. silip atamazsınız zira iyi niyetlisiniz. bir değere saygısızlık gibi onun imgesini yokluğa yollamak. iyi niyet bizim topraklarda çok var. batıda yok çünkü gerçeklik var iyisindir ya da değilsindir hasbilik vardır. doğuya kaydıkça şark kurnazlığı temalı bu değişir. iyi niyetinizin sizi suistimal etmesine izin vermeyin. muhteşem bir fikriyatınız var gibi bana kıyasla ama ben daha cesurum sanki. dücane amca da mesela bunu tevazuyla süsleyerek dile getiriyor. gökdelen dikmeye çalışıyordum temeli sağlam değildi şimdi temeli sağlam bir gecekondu peşindeyim diyor. cesaretimi maharet gibi sunmuyorum her birimizin ihtiyacı olduğu aracı paylaştım. zaten cesaret biraz aptal olmakla ilgili yanılmaya ya da kurt tarafından kapılmaya açık hale getiriyor bireyi. cesaret ve süzgeç görevi gören analiz yeteneği işe yarıyor olabilir. fizik ve metafizik başta dediğinizin aksine bu kaideler üstünde gayet tabii ayrılabilir olmaz mı size soruyorum. bilmiyorum. süslü yazamıyorum. teşekkür ediyorum.
@@worstofthebeast teşekkür ederim düşüncelerinizi saygı çerçevesi içinde cevapladığınız için öncelikle. Şu bir gerçek ki hayatta bazı soruların cevabı yok. Bugüne kadar kimler geldi, kimler geçti ama bazı sorular hala cevapsız...Bu konuda biraz öyle. Hepimiz en azından hayat ile ilgili soruları, merakı olan insanlar "anlamaya" çalışıyor. Anlamaya çalışan insan da dogmatik olamaz diye düşünüyorum. Her yeni bilgi, her yeni tecrübe ile de değişmesini, dönüşmesini bilir. Metafizik var ama bilinemez daha doğrusu isparlanamaz. Ama bilim geldiği seviyede kuantum ile bu kapıyı araladı. Bakalım, daha neler neler öğrenip, hangi fikirlerimizi değiştireceğiz...
nuray hanım bravo, ben de böyle düşünüyorum. mesela ruh konusunda dücane bey uzattı da uzattı, sanki net bir şey ifade etmiş olmaktan kaçındı. fizik-metafiz konusunda da katılıyorum size. bunu batın-zahir olarak da ele alabiliriz. hakikat, batın ve zahirin birliğidir. batın=1 , zahir=1 ve ikisinin toplamı yani birliği 1+1=1 oluyor. batin ve zahirin birliği ayri bir 3'ü oluşturmuyor. batin ve zahir 1 hakikate dönüşüyor birlikteligi, yani 1+1=1 tanrı'nın birliği batın ve zahirin birliğidir. tanrı kavramına, varlıklar alemini, görünen alemi yani zahiri katmak zorundayız, ama bu panteislik olmamalidir çünkü tanrı varlikla sınırlı değildir; bir de batın kısmı vardir ama batın kismi da bilinemez, kavranılamaz değildir. zaten tanri bilinmek istemiştir. batin ve zahir'in birliği tanri/allah/hakk/rabb/god/yehova vs birliğidir. allah/tanrı tekdir birdir'deki bir'in tanımı rakamsal olmamalı. o bir, sonsuz çeşitliliğin imkanını söyleyen mükemmelliktir. 1 adet tanrı var bir de o'nun yarattıkları değil, evet bir ilahi kavram/güç var ama onun tekliği birlığı rakamsal 1 değil. aşağidaki yazı buna dair.
Program çok faydalı olmuş her iki hocamıza da teşekkürler. Ufak bir değerlendirme yapacak olursak nacizane kanaatim Dücane Hoca'nın herhalde geçirmiş olduğu ciddi bir süreçten olsa gerek (ki kendisi de bunu sürekli zikrediyor) karşı görüşlere tahammülünün kalmadığı, daha çok 40 senenin tecrübesini edindiysem bu budur deme gayreti içerisinde. Sinan Hoca daha çok anlamaya çalışalım, birbirimizle fikir paylaşımı yapalım gayretine girmişken Dücane Hoca bilgi paylaşmaktansa yalnızca bilgi aktaran taraf olmayı tercih ediyor. Bir başka nokta Dücane Hoca dini bilimden balta ile ayırdığını söylerken acaba insanın insan olduğunu, dindar olsun dinsiz olsun her insanın yaşadığı kültür kodlarının görüşlerine, çalıştığı bilime etkisinin olduğunu unutuyor mu ? Yani bir dindar tamamen kendini dininden soyutlayarak bilimsel bir çalışma yapabilir mi ? Normal bir ateist ise kendini tamamen yaşadığı kültürel kodlardan, kendisine benimsetilen görüşlerden arındırabilir mi ? Bence ilk soru kadar ikinci soru da önemli. Çünkü siz her ne ideolojiye, inanca sahip olursanız olun onun (siz farketmeseniz bile) sizde bir yansıması olacaktır. Bu insanın doğasında var. O zaman insanı belirli bir şeyden tamamen soyutlamak yerine bu soyutlamak istediği şeyle arasına mesafe koyması yaptığı iş açısından daha tutarlı olacaktır. Biraz absürt bir örnek olacak ama bir annenin iş yerine giderken annelik kimliğini dışarıda bırakması ama iş yerindeki en ufak bir duygusal olayda annelik reaksiyonunu göstermesi buna örnek verilebilir. Ne kendisini tamamen bu kimlikten soyutlamalı ne de anneliği iş yerinde olumsuz bir çerçeve yaratmalıdır. Asgarî müşterek alanı bulmadan her iki tarafın da iddiaları yetersiz kalacaktır.
3 kez pür dikkate izleyince ancak 1/3 ünün anlaşılabileceği, beynin sınırlarını zorlayıp ciddi bir ATP yakımına sebebiyet veren bir sohbet olmuş:) Devamını bekleriz
Çok tatlı anlatımınıza alıştığımız bu mecrada, farklı anlatım enerjilerini ben içime alamıyorum. Söylediğiniz gibi yemek sadece gıda değil, ortamıyla, kokusuyka, sesiyle, vs bize akıyor. Maalesef bu enerji benim auram ya da enerji alanıma hoşgelemedi. Yine de teşekkürler 🐣🤗🍄🐿️
