ellerimde dinç akıllı kimselerin ne mânâya geldiğini merak ettikleri yüzükler taşıyorum yüzük taşlarımın altına arsenik sıvaştırmadan yaşıyorum iflâh olmaz diktatör işte o bensem o bir köprüyse işte sırat dedikleri benim orayı biri çıkıp söyleyebilir mi gurultuyu çaktırmadan deneyip cambazlığı façama toz kondurmayıp hiç azar işitmeden geçmenin fırsatını kullandığımı yo hayır böyle bir beyan sadır olamayacak sırat oradan geçmedim ben benden ısrarla nefsimi ıslah etmemi istediler nerede bende o göz var mı bende öylesine bir dirim nefsimi söylesinler kimler hesabına ıslah edecekmişim sayıp dökülecek cinsten şeyler mi nefsimi ayarlayacağım şeyler kitapta yeri var mı benden istenenlerin çizmiş mi müstakbel şemailimi kalem cevapsız bırakıldıysam nasıl imkân dahiline girer bu estetikten yoksun müstamel ahaliye yeltenmem yürüdüm yürüyüş ritmime uygun bir yol bulacak gibi oldumsa da çıplak gözüm tipi çıkınca lapa karla örtülen yön tayini işaretini görmedi tutamak bildiğim içimdeki okun seyri yüküm her gün biraz daha ağırlaştığı için yavaşım yaşımın ilerlediğini merceğimin gevşediğini gördükleri için yoldan çıkacağımı sanan kalpazanların alnını karışlarım vazgeçer miyim ömrümü adadığım diktatörlükten olacak şey mi bu hiç olur mu benim gibilere küçükken sıkı dur oğlum türk çocuğusun sen dendiği unutulur mu turşu küpü kırk paranın tırtırlısı tarlaların uzaklığı bana yeten bir dersti fırçanın hiçbir türünü şimdiye kadar yüksündürmedim saatten benim üç parmağımla kurulma işlemine bir itiraz gelmedi önüme ağılanmadan geçilmez caddeler açılmıştı cinnete göz yummasam cinayeti yarıda kesmek için bir şey yapacak olsam hazırdı yağlı urgan gaz odası giyotin pis işlere bulaşmamı allı morlu keyiflerle imrendirdikleri zaman parmak kadardım tabiatı icabı tuzak ortalık ışımadan kuruldu yol kesenler çetelesinde diğerlerinden biraz erken tespit edildi yerim akşam eve yorgun ve yufka yüreğimi sorgulamış olarak dönmeme rağmen hava karardığı zaman kol kanat germiş bir vaziyette durmuyor sorgulayıcı bir edayla sarıyordu üstümü çatı dişiyle tırnağıyla diyorlardı dişiyle tırnağıyla ne savaş vardı istenilmeyen her şey yakındı tötonmuş gül haç kardeşleriymiş kimler idiyse savaşın tarafları onlara aldıran yoktu kız koynumda ya beni itham ettiler dretnotları imal eden benmişim gibi katliama uğrayan biçare nesillerin suçlusu güya bendim suçmuş hartuçları bırakıp riyaziye esaslarını sevişme denklemine uygulayışım bana bağırıp çağırdı resmi ağız kurallar bu uygulamayı dışta tutmayı âmir dedi kur’an yasaktır rezilliklerin en rezilidir şiir sonra halka dönüp şunu söyledi söz geçirebilirsen diktatöre geçir balçık mı çamur mu artık ne dersen onu hayatımın kaynaklarına bulaştırmamdan suç delillerini karartmam anlamı çıkarılıyordu savaşın cereyanına katkım yok demiyorum yalan değil uyrukların tıklımına sert çıkarak gözleri çatlatma faaliyetim en iyi ben bilirim en sağlam keselerin bile nereden delineceğini öyle zamanlar geçti ki kimin öd kesesi patlatılacaksa bana müracaat edilirdi yırtmışlığım var yalnızca kelle vergisi alarak servetlerine servet katan zenginlerin değil onlarla yoldaşlıktan nasiplendiğini zanneden fakirlerinkini de yıkmak demiştim on dokuz yaşımdayken kutsal kinidir yürekli olmanın aradan kaç yıl geçtiği hesaplanabilir beni çatık kaşla yaşlandıran diktatörlük bu işte dinlemezdim kimden gelirse gelsin sızlanmaları israfil’e kulak kesilmekti ilk alındığım ve son işim itlaf edilmeliydi nerede varsa kene koynum boş değildi madem pabuç mu bırakacaktım gülle gürültüsüne manzara hep mükemmeldi ben ve sevgilim için mükemmeldi francalayla esmer somunun farkı kuyumcuyla manav komşuluk ediyor geceleri ailecek görüşüyorlarsa bana mı düşerdi bunda bir kusur bulmak âyet sarih zikredilmiş cevaplanmıştı soru at pazarı demirden kır atlar için miting alanı donu merak ediliyorsa sütçü beygirinin doru devenin nalı nişaburek şehir hatlarının gazoz borusu her geçen gün bilenen bilinç gittikçe daha sivri seyran ü sefayı terk ederek sevdiğim kız koynuma kaçtıysa neden toz konduracakmışım şanıma arkada hasreti çekilecek sevgili bırakmayan gemi yakmazsa yazık direkler çatırdasın cayırdasın yelkenler ötesine aklım ermedi hiçbir zaman müdrik miydim nâtık mıydım hâfız mı adım bir intikam olarak bari anılacak mıydı acaba tuzun gözüme durduğunun farkında olmadım şerbetini bana ekşittikten sonra sundukları kızılcık fark etmedim damarlarıma sızmış cinsî temas haline getirmiş beni olağan bile saymadığım dünyayla gaflet miymiş yaşadığım istiğrak mı nereden bilecektim canıma batan dikenleri ayıklamaya dalmışken ibadetimden olmasa bari derken kuşkum savaş bitmiş ben nöbette unutulmuşum savaş bitmiş ben bunu koynumun boşluğuyla anlıyorum kükreyen ırmağın ölümü meğer savaşın sonuymuş halbuki ben sanırdım ki dünyada savaş var diyedir serçelerin vakitlice uçuşu glayöllerin yana yaslanışı fulyaların mızmızlanışı savaş bittiyse bir cenahtan bir boru sesi geldi mi? hayır, gelmedi. çanlar çalındı mı herhangi biri için? hayır, çalınmadı. vakit mi girdi, okundu mu ezan hayır duyulmadı hiçbir şey okunan şahidi yok trompetin öttürüldüğünün çanlar bu sesi verir diyecek bir kimse yok seyyar satıcıların müezzinlerle kurduğu diyalog yurttaş hakkı olarak algılanıyor ben bir tek benim birdenbire her şey yerli yerindeyken koynu boş kalan şimşeği atlattığımı bile kimseler fark etmedi boş koyun bir bergüzardı bana savaşın bittiğini anlatan savaş bitti sular heraklitus ne derse desin akmıyor o bir ırmak ölüsüdür kükreyen artık hiç kimse almanlar yüzünden telaşa kapılmaya bir sebep bulup buluşturmaya kalkmıyor karartma sırasında annemin migreni tutunca ne yapacağımı bilmesem de oluyor james marka kalın tekerlekli siyah bisikletiyle babam halkevi sinemasına giden beton köprüden geçmek istemiyor şarkı söylemek kendi kitaplarını ciltlemek gibi bir şey haline geliverdi aniden “yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken” “öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken” şimşeği atlattım diye kimseye can bahşedecek hale gelmedim demek âdem ahfâdından savaş bittiği için koynu boşalan bir kişi gerekiyormuş o da bendim diğerleri ellerini çabuk tutup kesme şeker hakkında edindikleri barut kokulu fikre acilen tadilât getirmişler sıkı yönetim kalkmış savaşın bittiği kesin yama bulmak dirseklere hünerse kendi kumaşından kim neylesin savaş bitti kır gezmelerinde bundan böyle şüphe çekmeyeceğiz kime kalacak kırlara çıkmanın burun sızlatan anlamı dinlemek zorunda değiliz muhallebicide yabancı dilden anıştırmalarla yüklü kaçış hikâyelerini mültecilerin memur beyler neler karıştırdıysa şehir kulübünde buraya kadardı bu saatten sonra briyantin saçlılara hiç kimse göster eşkinli beygir vesikanı diyemeyecek kanaviçe veya goblen kime ne arık fitil odam loş savaş bitti koynum boş.
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
Sesin,sözlerin ve müziğin Harika uyumu. İçimde coşkun,derin beni diri tutan birçok güzel duygular.Hüzün,isyan,Zaferler. Ne güzel demiş şair; kime ne arık fitil odam loş savaş bitti koynum boş.
Canım şair.. Benim "şiirini seviyorum ama.." diye devam eden bir cümlem yok. Çünkü şiirini düşüncelerinden ayrı tutmadım hiçbir zaman. Rabbim senden razı olsun.
Resim mükemmel seçilmiş, cepheden cepheye süren savaşlar sonrasında üstü başı kir pas içinde bir Osmanlı askeri... Ülkesi için savaşmış ancak İstanbulluların acıyan, küçümseyen, tiksinen bakışları boynunu bükmüş... Kaldır başını isimsiz kahraman, seninle gurur duyan sessiz milyonlar büyüyor...
vazgeçer miyim ömrümü adadığım diktatörlükten olacak şey mi bu hiç olur mu benim gibilere küçükken sıkı dur oğlum türk çocuğusun sen dendiği unutulur mu
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
@@dogaasg3942 Acıtsa da yorsa da yine gerçegı bilmek istiyor insan. Hayır bir daha deyip başa sarıyor başa sarıyor. Baştan başlıyor. Üstüne olan olmayan vazifeleri kuşanıp nöbet kulübesine koşuyor...
@jüjü teşekkür ederim :) arada bir de olsa fiyakalı cümleler kurabiliyorum belki çok şiir okumaktan yada dinlemekten dolayı hafızada kalan kelimeleri birleştiriyorum, bilmiyorum.
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
2 года назад
Hem rahatlatıcı hem o kadar rahatsız edici ki. Müthiş.
Nasıl bir şeydir ki İsmet Özel, içimde en ışıklı, en derin, en isyankâr duyguları ayaklandırıyor... İsmet Özel ile aynı zamanda yaşamak büyük bahtiyarlık...
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
Benden ısrarla nefsimi ıslah etmemi istediler. Nerde bende o göz? Nefsimi, söylesinler kimler hesabına ıslah edecekmişim? Sayıp dökülecek cinsten şeyler mi nefsimi ayarlayacağım şeyler? Kitapta yeri var mı benden istenenlerin?
Fotoğrafın öyküsünü bildiğim kadarı ile yazayım; Balkan savaşları bitiminde bir osmanlı askeri savaştan dönmüş yakışıklı beyefendiden anladığımız kadarı ile İstanbul sokaklarında ait olmadan yürüyor.. halk onun gakirligine bakıyor belli acıyarak belki tiksinerek.. uğruna savaştığı insanlar ve o mahzunluk. Çok şey yazmak geliyor içimden. Benzer bir durum ki onun da arka planında oldukça buruk bir hikayesi vardir Hüseyin Nihal atsız'a ", topal asker" şiirini yazdırmıştır.
Henry hücresinde yatarken dostu Waldo kendisini ziyârete gelir Waldo: Henry sen neden buradasın Henry: Waldo yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken öksüz sanırım ben kendimi sensiz içerken
Arık fitil odam loş Savaş bitti koynum boş. Savaşın bitimine kadar ayakta kalanlar bunu söyleyebilir. Acaba ne durumdayız. Savaşıyor muyuz? yoksa öldük mü? Acılar çektiğimize göre savaşıyoruz demek Peki koynumuz ne durumda! birpalto
Kaç defa dinledim kaç defa okudum hatırlamıyorum dün gece dinleyip uyudum. Rüyamda İsmet Özel'i gördüm. Gölün kenarındayız 3 çocuk cesedi var gölde ismet özel bi cesedin kolundan tutup çıkarıyordu o arada ben soru soruyorum şiirleri hakkında çok normalmiş gibi. Baya konuştuk... Bakmaklar şiirinden yola çıkarak bi laf vurdum ismet özele. Sustu ve tebessüm etti, bende gittim. Cümleleri hatırlamıyorum malesef.
Bir avuç toprak için cana kıyanları gördükçe ölümün azabı hafif geliyor bana ama " amasız bir yaşam için dâvam yarım kalmamalı" deyişim geldikçe aklıma ölümden de kaçar oluyor ruhum
الزواجُ الفاشلُ كهدوءِ سكرات الموتِ كالذي أغرقَ نفسه في سوائل الجحيمِ، و جعل من قلبه المسكين ممزَّقاً إلى الأشلاءِ كحبل المشانقِ يلتفتُ حولَ الأعناق حتّى آخر الأنفاس مع مرور الأيام و الزمن أكيد سيصبح في طيّ النسيانِ وعالم الفنائي شاعر دلكش الاب المثالي العظيم
Bütün suçu beni beklememesiydi, bütün suçum onu daha önce bulamamış olmamdı... Artık çok yaşlıyım çünkü yaşamaya değecek bir şeyim kalmadı herşeyimi onda bıraktım acılarımdan başka