Ah be kurban olduğum. Bu icranızın güzelliği yer ile gök arasına sığmaz. Siz nasıl seçkin bir duruşa sahipsiniz öyle. Siz nasıl özel bir ses ile donatılmışsınız. Her bir icranız ile Türk halk müziğinin ornamental çerçevesini çiziyorsunuz. Bütün icralarınız bir tutkunun bir aşkın bir adanmışlığın eseri gibi. Her haliniz çok özel ve güzel. İki gerdan kırıp şöhret olmak varken kadîm ve klasik olanı seçen, popülerliğin ayartıcı pornografinsinden uzak duran, Türkülerin estetiğini, türkülerde tecessüm eden halkın zevk, inanç, ahlâk ve irfanını sesi, usta icra kabiliyeti ile zirvelere taşıyan, haza gerçek sanatçı bu güzel hanımefendiye yürekten teşekkür ediyorum.
Türkü bir şiirdir, ağıttır, haykırıştır.. Bir yazgı için, bir murada sebep insan ne biçareliklere katlanırmış meğer! Bu eser de buna en güzel örnektir. Dağ gibi yüce, yürek kadar dertli, toprak kadar mütevazi, gök kadar ulu, billur ve berrak bir su gibi akıp gidiyor gönüllere... Sesine, yüreğine sağlık kıymetli hocam!
Biri olmalı mutlaka! Sana günün aydın olduğunu söyleyen, yada gecenin kötü olmadığını hatırlatan. Seninle ağlayıp seninle gülen, yüreğine dokunabilecek biri En zor anında kulağına ‘ben yanındayım’ diyecek. Hayatı varlığıyla anlamlı kılacak. Yaşamın sonuna kadar 'biri’ olmalı!
Adile üstadın sesi bir müzik enstrümanı gibi.İcraları çok nadide. Türk Halk müziği için büyük bir değer olduğuna inanıyorum. Müzisyenlerin de katkısı beş yıldız
“Türkülerdeki dil, zengin, büyük ve saygın bir uygarlığın dilidir. Binlerce yıllık bir süreçte oluşan, sade ama alımlı, damıtılmış, rafine, insani her duygu ve düşünceyi en kısa, en anlamlı şekilde anlatabilen bir dildir.” Bu soylu dile layığı ile ses olduğunuz için size sonsuz teşekkür ediyorum.
Müzikte ses kadar ton da mühimdir. Müthiş bir ses. Çok ahenkli ve hiç bozulmayan bir ton. Müthiş ustalık. Asaletli duruşunu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Gönül uyanıklığı etkisi yapan bir sesiniz var. Üslubunuz çok güzel. İcra gücünüz çok yüksek. Tebrik ederim. Bir halk müziği sevdalısı olarak çok teşekkür ederim.
Bu güzel Sivas türküsü böylesine güzel yorumlanınca duygulanmamak elde mi😢 Nefesinize yüreğinize sağlık Adile Hanım türküyü alıp başka yerlere götürmüş 👏👏👏👏 Bütün müzisyenleri de kutlarım.
Çocukluğum aklıma getirdi bu türkü kadınlar güzel elbiselerini geyip düğüne gider gibi yaylaya giderlerdi ilk türkü ile yayla yolunda tanıştım neşeli ınsanlar sıra türkiye gelince hepisi duygu yüklü hüzün dolu türküleri söylerlerdi adile hanımın yüreğine sağlık bize böyle türküleri seslendirdiği için.
Adile Hanımefendi; üstün ve eşsiz güzellikteki yorumunuz ile bizleri yine çok duygulandırdınız. Yorumladığınız eserlere kattığınız duygu ile, adeta hayatımızda nadiren dokunulan yada hiç dokunulmayan bir yanımıza dokunuyorsunuz. Eşsiz güzellikteki yorumunuzdan yayılan enerjinizin büyülü ve ilahi akışı ile, yüreklerimiz ve ruhumuz takdir ve sevgi hisleri ile açılıp, genişliyor ve taşıyor. Bizlere yaşattığınız tarifi çok zor olan güzel duygular için teşekkür ederiz. O güzel sesinize ve yüreğinize sağlık. Daima sağlıklı ve esenlikler içerisinde olmanızı diliyoruz. 💕💕🙏 💕 💕 💕 A K K 💕💕 💕💕🧿 💕 💕
Böyle muhteşem sese böyle yoruma böyle bir müzik kraliçesine ne yorum yapılabilirki adile karatepe kızımı yorumlamak için onun hakkı olan methiyeleri düşmek için şahsen benim kelime dağarcığımdaki kelimeler yetmez o yüzden sadece maşallah kızım sesine nefesine yorumuna maşallah diyorum
Sesiyle, zarafetiyle örnek bir sanatçımız Adile Kurt Karatepe. Ne zaman bu türküyü dinlesem acı bir hikâye aklıma gelir. Nasip olsa "Durdurun bu acıyı" yine gitsek yaylaya...Durdurun Bu Acıyı… Dün gece kitaplarımı karıştırırken, tesadüfen gözüme bir fotoğraf ilişti. Sayfayı tekrar çevirdim, meğerse yıllar önce mutlu anımızda çektirdiğimiz fotoğrafmış. Beni tanıyorsunuz, anlatmaya gerek yok sanırım. Ben size biraz ondan söz etmek istiyorum. Fotoğrafa bakıp dalmışım, onu düşünüyordum. Gözlerimin önünde o canlılık hiç gitmiyor. Olgun yaşta birini düşünün. Saçlarından mı başlasam, yoksa kaşlarından mı bilemiyorum. O saçlar ki daima kısadır yani enseyi geçmeyen saçlar. Zifiri karanlıkta gözlerin birbirini göremeyeceği kadar siyah, siyahlığı kadar düz ve ipeksi. Beyaz tenlerin saçıdır bu saçlar. Sonbahar rüzgârı ile dalgalanan deniz misali. Alnına savrulan bu saçları görüp de o pamuksu eller sağa sola taradığında kalbinize o saçların siyahlığı kadar aydınlık dolar. Biliyorum, onun Pamukkale’ye gitmediğini, travertenleri görmediğini. Sanki o suların altında yıllarca kalmış mermer kadar beyaz, kadife kadar yumuşak tombiş bir yüz. Tombiş dedim ya domdom değil sadece tombiş. Etrafına ümit saçan, kim bilir belki de içindeki acıyı bilmeyen bizler onu ay yüzlü görmek istediğimiz için midir bu güzellik. Elbette ki her yüzün altında bir hüzün vardır. Ama o, bu hüznü ormanların kuytu köşelerinde bırakmış, yol kenarlarında açan papatya misali gelip geçene el sallar. Alın açık çizgiler belirgin. Bu çizgiler yaşananlarla hayaller arasında uzayıp gider. Çok değil bu yolculuk ama derin akisler var bu alında. Baktığınızda insana güven veren bu alnın kaderi bu çizgilerde mi yazılıdır bilemiyorum fakat çocukluğumda hep “kulun kaderi alnına yazılır” derdi dedem. O çizgilerin kısa oluşu onun yaşamını da mı kısa yapar diye düşünürdüm. Yersiz kaygılarımın beni haklı çıkardığı gün yıkılmıştım. O gün ki acıların en acı günü, saatlerin değil saniyelerin geçmediği gündü. Siyah saçları olur da siyah kaşları, siyah kirpikleri olmaz mı? Evet onlar da vardı. Kaşlarına bir şey demeyeceğim ama kalbin en ince yollarındaki virajları açıp kapatan göz kapakları var ya işte onlar her şeyin sahibidir. Uyuyan güzelin askerleridir o kirpikler. Asla nöbet yerlerini terk etmezler. En keskin nişancılar onlardır. Onların görevi kutsaldır. Her şey burada, hazinenin girişi, ruhaniyetin kilidi, sevginin anahtarı kimin elinde bilir misiniz? Tabii ki boncuk boncuk o iki ela gözün elindedir. Ağız ve burun kaşlar ve gözler gibi yüz hatlarıyla orantılı. Bu sırada aklıma Cahit Külebi geldi. O da güzel söylüyor “Hikâye” adlı şiirinde: “Senin dudakların pembe” diye. Bu pembeliğin altında mercana benzeyen, ayna kadar parlak iki sıraya dizilmiş otuz iki kız. Konuşmasına o kadar dikkat ediyor ki çok samimi olmamıza rağmen asla laubalilikten hoşlanmaz. Açık açık konuşur. Velhasıl onun konuşmalarına bayılırdım. Her ortamda sözü dinlenirdi. Elinde kitap düşmezdi, kitap olmadığı zamanlarda ya yemek yer ya da bulaşık yıkardı. Onun yemek yemesine bayılırdım. İnanın bana irdelemeden yemek yemeyi, şiir yazmayı o öğretmişti. Benden biraz kısaydı. Okul arkadaşları ona daima gıpta ederler ve tatlı kız diye seslenirlerdi. Giyimine çok dikkat eder genelde pastel renkler kullanırdı vesselam yakıştırırdı. Sesi güzeldi, ikimiz de Sezen Aksu’yu dinlerdik. O benim belalım, derdimin dermanıydı. Saatlerin değil saniyelerin geçmediği günü söylemiştim. Kara haber tez duyulur demişler. Adı gibi dolu dolu Dolunay’ı yolda kaybetmiştim. Gençliğinin baharında yirmi bir yaşında trafik canavarı almıştı. Ben de Fransız’ın trafiği ve Farisi’nin canavarı arasında sıkışıp kaldım, n’olur durdurun bu acıyı. Engin KORKMAZ
Yüreğinize,emeğinize ve sanatınıza sağlıklar olsun. Belkide yüzlerce söylediğiniz türkü belleğe aktarılmış. Araçta sürekli dinliyorum. Bu türkü denk geldiğinde bazen birkaç defa dinlediğim oluyor. Hakkınızı helal edermisiniz.👐
Siz söz konusu olunca bir fikr-i sâbiteyim ben; Biricik, siz her daim biricik.❤ Hiç kuşkusuz benim nazarımda çağın seçilmiş "Türk Müziği Yıldızı" sizsiniz. Sesleri basarken nüans nüans dikkat, çok ince bir rikkat, zarif bir telezzüz, derin bir tahassüs, yorulmayan bir gayret, türkülere adanmış bir ruh, hilkatinize kodlanmış tavizsiz bir aşk ile türkülere bağlılık sizin karakteriniz olmuş… Neriman hanımla başlayan ekolün çağ temsilcisi sizsiniz. Müzik dünyamız piyasanın ucuz pazarında, nadanlar elinde naçar kalmışken; her icranızla, sağlığı bozulmuş müzik dünyamıza, sanatın haysiyetini kuşanmış bir tabip edasıyla umut olup doğuyorsunuz. Sesinize yüce kudretin cemal esması kodlanmış sanki… Bu sesi bayrak yapıp türkü kalemizin burçlarına asmalı diyorum ben... Sizi dinlerken Yunus dedemizden izin alarak sözü ses olarak okuyorum ve ; Ses ola kese savaşı/Ses ola kestire başı/Ses ola ağulu aşı/Yağ ile bal ede bir ses... Sizin sesiniz böyle bir ses. İnsanın sûreti ve sîreti vardır da sesin sîreti ve sûreti var mıdır. Yoksa sesin sîreti ve sûreti kişinin kendine mi aynadır. Sizi dinlerken böyle düşünmekten alamıyor insan kendisini. Sesinize bu karakteri veren kendi gönlünüz müdür, yaksa gönlünüze inen türkü mü gönlünüze bu karakteri kazandırmaktadır. Hangi seyir sizi böyle güzel yapmıştır. Sesiniz ve yorumunuz var oluşu anlatan bir felsefe kitabı gibi. Biz sizin türkü çığırdığınız gülşende nalan olmuşuz. Sesinizin hârına nârına, gamına kahrına, hüznüne, sevincine, gülüne, dikenine... razıyız. Allah sizden razı olsun. Siz değeri maddi olarak ölçülemeyecek bir sanatçısınız. Güzel varlığınız hiç dert keder görmesin. Seveniniz, dinleyeniniz, sesinizin feyzinden nasiplenen çok olsun. Saygı ve sevgiyle… ❤❤❤❤❤❤❤
Logos (ilahi düzen) nasıl doğa için geçerliyse, insan için de geçerlidir. Ve bu düzen müzik olarak karakterize edilir. Tam da bu sebeple olmalıdır ki Schopenhauer felsefesini metafizik ve müzik üzerine kurmuş, müziğin anlattığı şeyin gerçek bir felsefeye dönüştüğünü savunmuştur. Varlık, düzen, insan, devlet, felsefe, akıl, mantık... müzikten ayrı düşünülemez. Sesinizden yansıyan müzik bana bunları düşündürdü. Schopenhauer, Wagner, Mahler, Korsakov gibi büyük ustaları fikirleri ile etkilemiştir. Doğrusu sizi de etkiledi mi diye düşünmeden edemedim. Olağanüstü bir müzisyensiniz. Sizi saygıyla tebrik ediyorum.
Yüreğine gönlüne sağlık olsun insAllah yüreği güzel kalpli insan iyiki varsın cansın rabbim yolunuzu daima açık etsin inşallah ömrünüz uzun olsun insAllah ❤
Nasib'olsa Gine Gitsem Yaylaya Nasib'olsa gine gitsem yaylaya Doya doya baksam suna boyluya Senin için yalvarayım Mevlâ'ya Belki seni bana yazar Yâradan Seni gördüm evvel bahar yaziken O güzellik sende ilvan naziken Güller taze iken teller saziken Belki seni bana yazar Yâradan Yüce dağ başında pınar gözüsün Sürüden seçilmiş körpe kuzusun Güzellerin başı yayla kızısın Belki seni bana yazar Yâradan
