Pamukkale, güneybatı Türkiye'deki Denizli ilinde doğal bir mevkidir. Kent Kaplıcaları ve akan sulardan kalan karbonat minerallerin teraslarını, travertenlerini kapsamaktadır.
Eski Hierapolis kenti, toplam 2.700 metre uzunluğunda, 600 metre genişliğinde ve 160 metre yüksekliğindeki beyaz "kalenin" üzerine inşa edilmişti. Pamukkale, Denizli'nin 20 km uzaktaki merkezindeki vadinin karşı tarafındaki tepelerden görülebilir. 5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir termal merkez olan Karahayıt köyü vardır. Pamukkale UNESCO tarafından belirlenen Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Travertenler; görsel zenginliğin yanı sıra kalp rahatsızlıkları, romatizma, sindirim, solunum, dolaşım ve deri rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
Hierapolis (Yunanca: Ἱεράπολις 'kutsal şehir'), Pamukkale (Denizli) yakınlarında bulunan ve Frigler döneminde ana tanrıça Kibele kültünün merkezlerinden biri olarak faaliyet göstermiş bir antik kenttir. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürülmektedir.
2016 yılında yapılan kazılarda bölgedeki yerleşimin Demir Çağı'nda başladığına dair kanıtlar bulunmuştur.[2] Şehrin bulunduğu bölgede Frigler döneminde Anadolu'nun ana tanrıçası Kibele'ye adanmış bir dini merkez bulunmaktaydı. Başlangıçta Lykos (Çürüksu) vadisinde yaşayan yerli topluluklar tarafından kullanılan bu tapınak daha sonra Hierapolis'in merkezini oluşturacaktı. Yunan sömürgecileri gelip şehri önceden var olan yerleşim düzeni üzerine kurduklarında, antik Kibele kültü yavaş yavaş Yunan mitolojisi içerisinde asimile oldu.
Yunan kolonizasyonu zamanından çok daha önce, bölge, burada bulunan bir mağara içerisindeki bir kaplıcadan çıkan zehirli gazlar nedeniyle yeraltı dünyasına açılan bir kapı ve aynı zamanda yeraltı tanrıları ile iletişim kurma mekanı olarak görülüyordu. Yunan kültürüne asimilasyon süreciyle birlikte tapınak Kibele yerine Hades (Pluton) ve Persephone ile ilişkilendirilmiş ve tapınağa Plutonium adı verilmiştir.
Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Pergamon Krallığı zamanında II. Eumenes tarafından MÖ 2. yüzyıl başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki MS 60 yılındaki büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür.
Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, İsa’nın havarilerinden Filipus'un burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır.
MS 395 yılında Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi oldu. Hierapolis, 12. yüzyıl sonlarına doğru Anadolu Selçukluları'nın sınırları dahilinde kalmıştır. Hierapolis antik kentinde; Nekropol, Domitiyan yolu ve kapısı, kare alan içine oturtulmuş Oktokonus tapınağı, tiyatro, Frontinus caddesi ve kapısı, Agora, Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Kutsal Alanı, su kanalları ve nymphaeumları, Surlan, Filipus Martynonu ve köprüsü, Direkli Kilisesi, Nekropol Alanı, Katedral ve Roma Hamamı kalıntıları bulunmaktadır.
Tedavi amacıyla da kullanılan Pamukkale yeraltı suları (travertenler) sayesinde tarih boyunca turist çekmiştir.
Hamam, yolcuların yıkanarak şehre girmeleri için şehrin dışına inşa edilmiştir.
Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Tiyatrosunun tasarımından burada gladyatör dövüşleri yapıldığı anlaşılır. Sahne altındaki çukurluk bölümle oturma sıraları arasında seyircileri vahşi hayvanlardan korunmak için yaklaşık bir metrelik yükseklik farkı vardır. Gladyatör dövüşlerinin olmadığı tiyatrolarda bu fark bulunmamakta, sıralar sahne düzeyinden başlamaktadır.
Şehrin giriş kapısında işlenmiş olan Medusa figürü, tanrıça Medusa'dan korunmak için yapılmıştır. Bu inancın Türk kültürüne nazar boncuğu olarak geçtiği sanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli] Şehir, 09.12.1988 tarihinde hem doğa hem de kültürel miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır.
24 май 2023