(12/03/2022 Cumartesi 21:25) Sözler Bir Gün geçmiyor, yol akmıyor, evler mutsuz, seni çok seviyorum. Yolda fena trafik sıkıntısı var; ve mendiller ve güllere tutunmuş birkaç çocuk. Bir kuru ekmek davası abi diyor. Puştlar bu yalanı her bahar söyler. Bir yarım yürek davası nedir, nedendir? Karşıya geçmem gerek, hacıyla biraz daha gülmem ve bir kedi sahiplenmem. Hiç olanağı olmayan şeyleri düşlemekten caymam gerek, mesela: Seninle Büyük Babil'in herhangi bir bahçesinde... neyse. Çabucak geçilen şeyler bunlar. İki Üst geçitten geçerken atlasam bir tırın dorsesine. Kolumda bir kolun, dayansam yarin korsesine. Pratikte fena eylem ama, teoride güzergah ters. Yol sana çıkmıyor, nedendir? Ayağımız taşa değiyor, gönlümüz yaşa. Kaderde ne var ise o geliyor başa. Ama istedim ki ben uçuruma bakıyorum o da baksın bana, Bakmadı... Nehirler nehri terketti, nedendir? Halım yaman, canım gülmez, nedendir? Yolda olan yoldaşını beğenmezken, sen benim yoldaşımı öldürdün, nedendir? Üç Getto; fena iklime sahip, derme çatma evleri ve dertli bey abileri var. Gönlü yamak olanı biliyorlar ama kalbi olana çay bedava. İnanmazsın ben bir ev gördüm ve dişlek bir tavşan. Hangi dağa küstü bilmem ama çare Ankara'da değil. Tavşanın dağa küsüşü nedendir? Bana kalırsa kendini dağ sandığından olabilir. Neyse. Ev derme çatmaydı, aynı hayallerime benziyor. Çitinde at var yazıyor, bahçesi ağaçtan taşmış. Ve bahçede uzak diyar bir tahta masa ve çay. İşte seninle yaşamaktan bahsedemediğimiz bir yer daha. Çiçek göğe uzanıyor, bu sensin galiba.* Üç Tavşan dağa tırmanıyor. Baharda gelen sencileyin bir şey değilmiş, sanırım alaydı(??). Tavşan dağa tırmanıyor... Bir yarayı öper gibiydi ağzım, beni anlamadın. Aklım kalbimi tekmeliyordu. Acı duymuyordum ve sarhoşluk yaşıyordum. Yedi türlü çiçeğin yedisini de sana benzetiyordum. Yedisi de yalanmış, anladım. Dört Bankalar arıyor, müsait değilim diyorum. Tekrar arıyor, ayıp olmasın diye açıyorum. Dinliyorum onları, iyilik yapmak istiyor gibiler. Fena para teklifleri var, karar veremiyorum. İstediğim miktarı veren olursa sana bir tank alacağım. O ana kadar serde bir kalbim var, brastayı(??) sen sahiplen. Aylık gelir, ciro, kredi kartı, limitler, annemin kızlık soyadının 1. ve 5. harfi. Geçim derdi cana bila(bela?). Birde seni sevmek var; bağıma yaban dadanmış demek gibi bir şey bu galiba. Rızıkta şüphe gavur işidir, seninle yenilen aş yavan değildir. Seni şöyle Babil in göbeğinde... be Allahuekber. Ben ilk sana bakarken düştüm diye mi senin hayatında eskimiş bir fotoğraf gibi duruyorum, bilmiyorum. Neyse. Kelimelerin sana dökülmesine girmiyorum. Beş Canım kuru gül dalı, senden bahsetmek...Kafamın içine sıkışmış dünya. Bir bankta oturuyor, hayata bakıyor ve hiç yağmamış bir yağmura ümit ediyorum. Piyasa dalgalanıyor, saçım dökülüyor. Beni aldattığını san hadi bu kez. Gitmek gitmektir; gittin ama dur içerimde. Sana geniş bir vakit ayıramadığım için beni bağışla. Evin içinde evi özleten bir dert var, birde aradığını bulamamak sıkıntısı ve gönülden ırak biri. Sen bakma bana, ben dünyanın ''biraz da sen ağla'' deme şekli. Biliyor musun, içine gül koyduğum tüfek ateş aldı.* Galiba yüzünü unutuyorum. Heyecanımı yitireli beri hiç gülüşün düşmüyor aklıma, kemiklerim kırılmıyor, kalbim nasıl ferah. Sigarayı azalttım, bir başkasının mutlu oluşuyla mutlu olmayı deniyorum. Bazen mutlu bile oluyorum. Çünkü şu alime biz de şiir yazdık. Gülüm derdim ama gülme öyle, bize de yazık.* Altı Ey sen ve sen olmayan, sen esaretim ve hürriyetim idin. Biz de insanız ama çağla değil. Bu şiir sana değil; senin için hiç değil. Kurbağalara ıslık çalmak daha keyiflidir, inan. Zaten senin karşında Liverpool defansına maruz kalmış Mudat Çelik gibi duruyordum. Hayallerimiz bile uçarı; ya faul bekleyen gözler gibi efkarlı ya da ofsaytta kalıyor idi. Hem bakitet(??) gelse İstanbul'a gelirdi. Ben seninle Paris'e gelemezdim, Ürdün daha şiirsel. Coğrafya kader ise seni bir köşede üç kez öpmem lazım.* Bunu çabucak geçmeyeceğim. Tam şuan şehrime bir bomba düşebilir, hiç sorun etmeyeceğim. Senden bahsetmemiştim, senden bahsedicem. Üzgün olduğum doğru ama gocunduğum sevda değil.* Uykusuz düştüğüm yollar ve otobüs kahvesi; sana gelirken o bile güzeldi. Yar koynu sıcaksa, sevdiklerim rahatsa ve aşımız kaynıyorsa; Benim gibi bir makine uslanmaz, sarsılmaz, iflah olmaz, biliyorsun. Yedi Ya sen gel, ya beni bu rüyadan uyandır; aklımı o bir başka Eylül'e kaldır. Şiir kendiliğinden bitmiyor bu kez; ya sen gel ya biri evliya olup gelsin öpsün alnımdan beni bir kez. Ey sen ve ey artık sen olmayan, bilesin; Kalbimi en derin bataklıklarda yaşatıp üstüne kir bulaştırmamıştım. Gürül gürül bir alemdi sinemde gezinen. Bil, bilesin, bilinir bunlar ( ''*'' çok hoşuma gidenlerdir. Yazım yanlışlarım ve hatalarım için kusura bakmayın. İyi dinlemeler...)
