Bir edebiyat mezunu (İngiliz Dili ve Edebiyatı), trajedi sevdalısı olarak bu kadar trajik ve tesadüfi, bu kadar birebir aynıya yakın bir duruma maruz kalmak nedir? Nasıl açıklanabilir? Talih mi, kader mi... Sanki reenkarne bir olay döngüsü gibi... 😢 Babam aynı bu şekilde tamamen kapattı kendini dünyaya
Çok klişe olacak ama "Hayat siz planlar yaparken, başınıza gelenlerdir." demiş ya John Lennon. Açık konuşmak gerekirse hayatın dinamikleri karşısında artık bir şeyleri planlamaktan vazgeçtim. Mesela normal seyirde Taxi Driver çok daha öncesinde paylaşacağım bir içerikti. Keza bilim kurgunun hası olarak gördüğüm, Arrival'ı da yaklaşık 7 ay kadar önce paylaşmayı çok arzuluyordum. Ama hayatın bambaşka bir dili var insanı mecburi şekilde durduran. Zihnim berrak kaldığı müddetçe, artık bam güm random şekilde gelişen içerikler üreteceğim. Bu arada Arrival'ı bu kadar sevmene sevindim.
bekirin yaşadıklarında neden uğur suçlanıyor anlamadım? bekir kendi seçimlerinin sonuclarını yaşadı. uğur ona hep git dedi ona umut vermedi yaşam tarzından da açık her sey
liseden itibaren cokusteyim hiçbir şeye anlam veremedim 23 yaşında olmama rağmen hala toplum hakkında böyle düşünüyorum ve kendimi de boşluk içerisinde hissediyorum özellikle okul ortamları bitince mecburi şekilde takıldığım kişiler de kayboldu bundan dolayı daha da büyük bir yalnızlık ve anlamsizligin içinde boğuluyorum, kendimi bildim bileli ortaokul ve liseden itibaren kimlik sorunu yaşiyorum, varlığımı tanimlayamadim şimdi de yoğun bir şekilde varoluşsal sıkıntılar çekiyorum
Bence Travis'in bir diğer sıkıntısı da askerlikten çıkamamış olması. Travis onlar için savaştığı New York'a yabancı kalması ve bu yüzden şehri kurtarmak istiyor. Hareketleri de askerde öğrendiği gibi savaşarak kurtarmaktan geçiyor. Filmde Travis'in asker olup kurtarmaya çalışacağı şeyi seçmeye çalışmasını izliyoruz. En sonunda da gayesini gerçekleştirdiğini düşünerek ölüyor.
Bilerek yaptılar arkadaki şeytanlar. Çünkü, Matrix Film Projesi, istihbarat ve operasyon amaçlı yapılmış. Matrix film projesi çökertilince, arkadaki şeytanlar, wachowksky brothersları, sisters yapmışlar. Kendilerine göre karşı taraf Filmi kullanamasın diye, zihinlerdeki karizmatik Matrix filmini sulandırdılar...Bu bile, bu görüşün haklılığını ortaya koyuyor. Matrix filmine, yıllar sonra dokunmaslardı, bu yorum doğru olmayabilirdi. Para için yaptılar diyorsalar, Mattbaa ellerinde, mürekkep ellerinde, kağıt ellerinde, Dolar rezerv para, istedikleri kadar basabilirlerdi para. Ama o değil.. Yani çözüm değil. Arkadaki şeytanlar, para'nın kağıtttan kule olduklarını biliyorlar. Dünya iktidarını istiyorlar. Toprak, Su, Hava, ya sahip olup, onlara ve içindekilere hükmetmek, emirlerinde tutmak istiyorlar...
Evinde kuş, kedi, köpek besleyenelrin durumu aynı bu.. zerre fark yok ama onlara _"hayvansever"_ diyoruz.. halbuki ortada sevgiden ziyade bi kölelik var, kralın soytarısı gibi gönül eğlendirme var.. o hayvanlar, sahplerini eğlendirmese, onların boş zamanlarında meşgale olmasa, yanlızlıklarına yoldaş olmasa hiç birini sevmezler, evlerinde de beslemezler. Sorarım: Emekli olan dek her gün çalışıp, para kazanıp kendi evinde yemeyi, istediğin zaman gezip tozmayı mı tercih edersin? Yoksa, müebbet hapse çarptırılıp ömür boyu aynı odada yan gelip yatmayı, hiç çalışmadan devletin sana bakmasını, ölene kadar beslemesini mi istersin? elbette kimse ikincisini istemez.. çünkü dünyada idam olmayan ülkelerde genel geçer en büyük cezadır bu... işte hayvanlara yapılan da bu.. sahiplenilenlerin hepsi aynı evde, kuş ise aynı kafeste müebbet hapse çarptırılmış günlük yemeği veriliyor.. sonra onunla uynanıyor eğleniliyor.. bunun adı sevgi mi şimdi? hayvanı salacaksın doğaya, onun yeri vahşi yaşamdır, besin zincirinde kendi türleriyle bir arada hayatta kalabilirse ne ala, kalamıyorsa güle güle.. seçilim ve devirdaim bu şekilde devam ediyor. filmde de mavi devlerin mini,k om'larla oynaması eğlenmesi aynı bana kedi köpekle oynayan o pek muhterem _"hayvansever"_ insanları hatırlattı.. hayvanların dili olsa acaba o evde yaşmak isterler miydi? bi ihtimal isterlerdi, ama biraz daha betyinleri ve akılları olsa asla istemezlerdi.. zaten zeka ve muhakeme olmadığı için bu haldeler.. o da osla zaten dünyaya insanalrın hükmetmesi mümkün değidlir..biz daha aciziz bünye olarak daha zayıfız.. her koşula adapte daha güçlü hayvanlar var .. onlar bizi yok ederdi :)))
çocukken köleliği yanlış biliyordum ya da yanlış öğrenmiştim.. böyle gemilerde birbirine zincirle bağlanmış arkasında da iri yarı beyaz ırtkan dev adamlar bunları kırbaçlıyo ve istedilkleri yere götürüyor ya da kırbaçlıyarak priamitleri filan yaptırıyolar sanıyodum.. sornadan anladım kölelik böyle bişey değil..zatn böyle bişey olsa milyonlarca zenci ırktan insan yüzlerce yıl bunlara tahammül göstermez ya ayaklanır ya kaçar giderleredi.. köleliğin özellikel amerika kıtasında ve arabistanda yaygın olmasınn sebebi işte bu hayvan sahibi insanlar gibi aristikratların asilzadelerin toprak sahibi agaların kaymak tabakanın bu köleleri işkenceyle kırbaçla disiplin etmemesi..onlara bakması koruması kollaması.. konuyla ilgili bir çok tarih filminde bunu görebilirsiniz.. onlara kendi çocuğu gibi bakıyolar, ahır gibi de olsa kölelerin sahiplerinin yanında kendi evleri var, onların da ailesi var.. ama gün içinde sürekli sahiplerine hizmet ediyolar ve bu yüzyıllarda böyle devam ediyor.. parayla alını satılıyorlar ama sahiplerine hizmette kusur etmiyolar.. sahipleri de başkalarından onlara barınak ve korunma sağlıyor.. beslenme sağlıyor.. onların çocukalrı da torunları da bu sistemin içine doğdukları için sorgulamıyorlar..zaten eğitim vs. yok.. işte zamanla insan hakları hak kukuk vs.. ile başkaldırılar meydana geliyor.. . o zaman kaçmaya çlaışanlar öldürüyor uya da işkence ediliyuor.. yani duruk yere yapılmıyor.. uzunca bi zaman bu insanalr kendinleri alt ırk sanarak yaşadılar.. araplarda da cahiliye dönemi böyleydi. işte o kölelik sistemi, hayvanlara yapılan ile aynı.. hatta günümüzde kapitalis sitem de bi nebi kölelik değil de ne :)) hepsimiz birileri için, ya devlet hükümet ya da zengin iş damalrı için mesai yapıp çalışıyoruz.. bize yemek yani para veriyolar.
Fantastic Planet bu evrene dair medeniyet anlamında gelişmiş üst bir türün, her yönüyle ilkel olan alt türe hükmüne dair eleştirel bir bakış atarken, insanın entelektüel aklına, medeniyetimize dair dolu dolu bir sövgü niteliğinde olan güzide bir filmdir. Sorduğun soruya gelirsek şüphesiz kediler ve köpekler diğer canlılara oranla insanlar ile organik bağlar kuran canlılar. Bugün ki medeniyete ulaşmamızda, kurttan evcilleştirdiğimiz köpekler yoldaşlık etmiştir bize. Yani insan ve köpek arasında mutualist bir ilişki söz konusudur. Bugün köpekler şayet düşündüğünü düşünebilen canlılar olsalardı, evde olmayı maphusta olmaya benzetmezlerdi kesinlikle. Doğal alanda belirli enerji harcayarak avlanmak yerine sahibi tarafından önüne konulan yemeğe, mamaya hangi köpek hayır diyebilir? Daha hazırcı canlılar köpekler. Kediye geldiğimizde ise evcilleşme süreçleri köpekler kadar eski değil daha farklı işlemiş bir süreç söz konusu. Bu yüzden daha anarşist karaktere sahip avcı hayvanlardır kediler. Herhangi bir sıkkınlığa gelemeyecek bu hayvanlar ömürleri boyunca belirli bir alanda yaşamlarını sürdürüyorlar. Birilerinin süsü haline dönüşmüş bir kedi için maphus olma söz konusu olabilir hakikaten. Zira birilerinin duygusal travmalarının mastürbasyonu ya da metası haline gelebilecek son canlılardır şüphesiz kediler. Böyle olmasa evden kaçan kedi hikayelerini dinlemezdik. Gelelim insana... Bana göre insan ekosistemin en büyük virüsü gibi. Hırsları, egoları, savaşları, yaptallıkları ile ön plana çıkan hatta öyle ki salt iyiliğe niyetlenirken bile toksik görünen bir varlık. Açık şekilde söylemeliyim ki kendi türümüzü her yönüyle sevmeyen birisiyim. Uzak gelecekte bir gün daha gelişmiş medeniyet bize hükmettiğinde dersimizi yine almayacak bir türüz hiçbir şekilde iflah olmayız. Aslında üst formdaki canlılara da pek gerek yok, güçlü bir virüs, çeşitli mantarlar, bir meteor veyahut bilinç kazanmış robotlar bile iflahımızı sevebilir ve anında silebilir yeryüzünden bizi. Kendimizi ve aklımızı gereksiz şekilde önemsediğimizi düşünüyorum bu yüzden iyilik yaparken de, kötülük dilerken de evrende her yönden fail kaçıyoruz doğal akışa.
bekirin içinde olduğu durumu yaşıyorum. kızla konuştum. bende gözü yok gibi ama sürekli onu düşünüyorum. saplantı haline geldi. diyorumki hayır bu kız bana olmaz ama içimdeki bi dürtü beni istemsizce ona götürüyor. yardım eder misiniz ?
Öncelikle senin adına üzüldüm. Platonik şekilde gelişen duygular her zaman insana zarar vermiştr. Kalp ve mantık bir noktada buluşmalı. Bu sebeple kapalı olan dükkana kira vermemelisin. Elbette dürtüselliği bastırmak her zaman kolay değil ancak ilgi odağını başka şeylere vermeyi başarırsan sana zarar veren heyecanlardan vazgeçebilirsin.
hep dolambaçlı yollar, hep bir saplantı, hep kaos, hep saplantılı tutkular. Zeki abi, bütün bunların insanları yucelttigini düşünüyor bence. Dostoyevski'nin bütün konulara yaklaşımı da böyledir