"Bir de bakmışsın ki hayatının ortalarına gelmişsin ve içindeki çölden başka hiçbir kazancın olmamış. Ellerin bomboş." Çok sert oldu bu cümle sevgili Nuri Bilge..
filmden, tasvirlerle dolu bir roman okuyup çıkmış gibi hissettim. “metruk bir değirmen gibiydim. işe yaramaz, gözden çıkarılmış, kuşların bile uğramaktan vazgeçtiği, yıkılmayı bekleyen bir değirmen. yeryüzünün unutulmuş bu ücra köşesinde, başka birçok şey gibi… iyinin ve kötünün; acının ve mutluluğun arasındaki çizgi belirsizleşmiş, sanki her şey, yalnızca zamanı unutmak için yaşanıyor gibiydi. sanki bu, durmadan yağan kar, her şeyin üstünü örtüp, bu unutuşu mümkün kılmak için didiniyor gibiydi. mevsimler geliyor geçiyor, umutlar başlayıp tükeniyor ama yine de hayat neden olduğu belli olmayan sabırlı bir inançla inadına devam ediyordu.” 21.10.23
Filmi izleyeli bir hafta oldu. Ne zaman aklıma gelse garip ve huzursuz edici bir acı veriyor. Fakat sanırım, insan bazen acı çekmekten de belli bir haz alıyor.Bu sebeple arada gelip bu parçayı dinliyorum. Bana filmdeki derin karanlığı ve umutsuzuluğu hissettiriyor. Üzerimdeki etkisi çok ağır da olsa o atmosferde kendimi kaybedip oradaki acıyı daha çok içselleştirmeyi seviyorum.
Bu huzursuz edici acı bende de var. Haz alıyorum muyum dersen hiç almıyorum. NBC içime bir ıstırap bıraktı. Çok romantik gibi ama değil gibi. Son sahnedeki söylenen sözler gerçek ve ağır. Filmin sakinliğine ve sıradan oluşuna inat son sahnede sert günah çıkarma.... Umarım iyileşirim.
Nuri is arguably the greatest director right now. While I liked all his movies, Once Upon a Time in Anatolia, Winter sleep and About Dry Grasses seem to make a trilogy of some sort and what a profoundly exhilarating trilogy it is..
Filmi dün akşam izledim görüntüsü diyaloglarıyla hissettirdikleriyle etkisinden çıkamıyorum bu coğrafyadaki insanın duygularının böyle edebi derin anlatılması ne güzel, var ol Nuri Bilge Ceylan ve emeği geçen herkes teşekkür ederim
Bugün KOÜ’yi izledim. Bence karakterlerin iç çatışmalarını çok iyi yansıtan bir film olmuş. Mesela Nuray Kenan’a bir sahnede: “Fotoğrafını çekebilir miyim? Yüzün ilk bakışta sıradan bir yüz gibi ama dikkatli baktıkça sanki derinlerde bir şeyler varmış gibi. Sanki bu coğrafyanın kaderi yüzüne yansımış.” gibisinden bir şey söylüyordu. Daha sonra Samet’le buluştuğu zaman aslında, belki de derinlik sahibi olanın Kenan değil de Samet olduğunu fark etti ve onunla birlikte oldu. Samet’le aralarındaki konuşmalar da çok etkileyiciydi. Örneğin Nuray, Samet’e insanın çevresine karşı sorumlulukları olduğunu ve birilerinin bunun için mücadele etmesi gerektiğini söylüyordu. Samet ise olaylara Nuray gibi sosyalist bir taraftan bakmaktansa liberal bir taraftan bakan biriydi. Ancak bu buluşma gerçekleşmeden önceki banka sahnesine dönersek, Nuray parasını bankadan çekmiş ve çıkışta Samet’le karşılaşmıştı. Samet: “Biraz da bu mahallenin köpeklerine bakmak gerekir. Çok açlar, bu soğuk havada yaşamaya çalışıyorlar” dediğinde Nuray ise çevre duyarlılığının tam tersine bir cevap vermişti : “Bu da onların kaderi.” Kısacası çevreyi iyileştirmek konusunda Kenan’a baskı yaparken, kendisi bir nevi çevresine duyarsız davranıyordu. Samet ise biraz daha bireyci tarafta olmasına rağmen o sahnede köpekler için üzülmüştü. Neyse buluşmaya geri dönelim. Buluşmada Kenan insanlara güvenmediğinden bahsediyordu. Nuray ise tam tersi bir pozisyondaydı. Nuray’ın o gece, Kenan’la flört gibi olmasına rağmen, Samet’le birlikte olması bir nevi Samet’i doğrulayarak insanlara güvenilmemesi gerektiğinin bir kanıtı oldu. Bir başka sahnede ise Kenan, Samet, Nuray oturup çay içerlerken Samet Nuray’a “X taraftaki kanyonlar çok güzel. İstersen seni götürebilirim.” diye bir teklifte bulunuyordu. Samet ise bu duruma karşı çıkmıştı. Orada çok da bir şey olmadığını ve bu soğuk havada oraya gitmenin fazla zahmetli, bir nevi gereksiz bir şey olduğunu aktarmıştı. Filmin son dakikalarında ise üçünün beraber kanyona gittiğini ve sonrasında Samet’in üste doğru çıkarak diğerlerine daha yukarıdan, manzarayı da görecek şekilde baktığını gördük. Belki de en çok ona güzel gözükmüştü bu Kanyon. Son sahnedeki Sevim için söylediği sözlerden de bir kısım dikkatimi çekmişti : “Buralar seni yutacak… Otuzlarına geldiğinde içinde kurumuş çöllerden başka bir şey kalmayacak.” diyordu. Burada da Sevim’e hitap ederek konuşuyordu ama sanki kendisinden de bahsediyordu. En çok hoşuma giden sahnelerden biri de, Nuray’ın Samet’lerin oturduğu eve gelmesiydi. Kenan’ın olayları bilmesi, öfkeli öfkeli bakması ama pek de bir şey diyememesi. Daha sonrasında ise üçünün beraber o karlı havada aracın içinde oturmaları. Her neyse benim yakalayabildiğim detaylar bunlardı. Bir psikoloji öğrencisi olsaydım kesinlikle karakterlerin analizini yapardım. Samet’in bilerek Kenan’ı çağırmaması. Nuray’ın Kenan’a birlikte olduklarını söyleme demesine rağmen ilk fırsatta Samet’in bunu söylemesi. Veya Kenan’ın kahramanlıklarını hep içeride yapması. Bla bla bla yaz yaz bitmez. Gerçekten güzel filmdi.
@@volarc Teşekkür ederim. Bana kalırsa her filmde karakter analizi çok önemli. Özellikle bu gibi filmlerde. Diğer türlü zevki çıkmıyor bana kalırsa. Hatırladığım detayları yazmaya çalıştım. Muhtemelen atladığım birçok detay daha var. Onları da felsefe kanallarının film eleştirilerinden görürüz artık. Sevgilerle.
@@yakupygt5208 Olabilir. Sadece yazarın özellikle öyle bitireceğine olan inancımdan, çok sorgulamadım. Benim dediğim gibi olsaymış daha estetik olurmuş.
Erdemlerim üzerime iyi dikilmiş iyi prova yapılmış vücuduma oturan sahih bir elbise mi? Yoksa derim ve yüzümde “kendinde şey “olarak “zor”lamadan uzak sadece basit bir Nüve mi(yim)? Kötücüllüğümüze gelince kendisine heralde büyük çoğunluk laf söyletmez .Söze geldiğinde yerden yere vursakta.! Kuru otlar üstüne filminin bana düşündürdüğü bir çıkarım olarak not düşmek istedim!