Тёмный
No video :(

Middlemarch - George Eliot // konuk Başak Demirhan // Deniz Yüce Başarır ile Ben Okurum 

Deniz Yuce Basarir
Подписаться 6 тыс.
Просмотров 620
50% 1

Şu cümlede sizin de bir çelişki dikkatinizi çekti mi?
“...yüceler yücesi bir yolda kendisine rehberlik edecek birinin buyruğu altına girme özgürlüğü” cümlesinden söz ediyorum. Birinin buyruğu altına girme özgürlüğü…! Evlenerek bilgi sahibi olmak ve ruhundaki açlığı bu yolla doyurmak. Dorothea hayattan beklentileri olan bir genç kız, evet. Toplumun ona dayattığı küçük işlerle yetinemeyecek kadar farklı ve büyük beklentiler bunlar. Tam ne olduğunu kestiremese de sınırlarını aşmak istediğini gayet net olarak biliyor. Ama bunu yapmak için, başka bir tutsaklığa doğru atıldığını fark edemeyecek kadar da toy elbette. Olgun bir bilgin gibi gördüğü Mr Casaubon ile yaptığı evlilik de ona ne mutluluk getiriyor ne de hayalini kurduğu o dolu dolu hayatı.
Evet efendim, Ben Okurum’un bu bölümünde yine bir klasik eseri ele alıyoruz. İngiliz Edebiyatı’nın en önemli romanlarından biri söz konusu olan. Ülkemizde Jane Austen’ın "Gurur ve Önyargı"sı ya da Charlotte Bronte’nin "Jane Eyre"i çok iyi bilinir ve ilgi görürken nedense biraz kıyıda köşede kalmış bu romanı tam da bu yüzden sohbetimizin konusu yapmak ve sizinle paylaşmak istiyordum ne zamandır. George Eliot’un 1872 yılında yayımlanan başyapıtı "Middlemarch"dan söz ediyorum. Alt başlığı "Taşra Hayatı Üzerine Bir İnceleme" olan o tuğla gibi romandan. Acaba bu yüzden mi, boyutları yüzünden mi göz korkutuyor? Yoksa alt başlığı ciddi bir araştırma kitabı havası verdiği için mi? Hoş benim okuduğum çeviri baskısının kapağında alt başlık yok. Neyse, sanırım bu sorunun cevabını şimdi böyle ayaküstü bulmak pek mümkün değil. Edebiyat dünyası hep böyle değil mi zaten, hep böyle gizemlerle dolu? Neden Jane Austen ve Charlotte Bronte ile karşılaştırdığımı, işin içine Charles Dickens ya da William Thackery’i falan katmadığımı soranlara da cevap vereyim: Eh George Eliot da bir kadın yazar. Bakmayın siz adının George olduğuna, müstear isim o. Asıl adı Mary Ann Evans. Eserleri yayımlanmaya başladıktan kadın olduğu ortaya çıktıktan sonra da hiç bırakmamış müstear ismini. Zaten dönemine göre çok cesur ve ilginç bir kişilik o. Hazır mısınız, yıllardır görmezden geldiğimiz bir hazineyi birlikte keşfetmeye. Tamam canım kızmayın, eminim vardır aranızda daha önce okumuş olanlar. Lafım meclisten dışarı! Hoş içeri içeri, onlara da tekrar okumak için vesile olur bence. Ne de olsa bazı romanlar tekrar tekrar okunmayı hak ederler öyle değil mi? Bölüm konuğumuz Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğretim üyelerinden sevgili Başak Demirhan sizi bu konuda ikna edecektir, bana sorarsanız. Öyle tatlı tatlı anlatıyor ki George Eliot’ı ve Middlemarch’ı… Buyrun beraber yaşayalım bu keyfi…
George Eliot, Başak hocanın da söylediği gibi Mary Ann Evans adıyla 1819 yılında İngiltere’nin Varwickshire bölgesinde doğdu. Evans ailesinin üçüncü çocuğuydu. Güzel bir kız değildi Mary. Bu yüzden babası iyi bir evlilik yapma ihtimali olmadığını gözeterek, normalde kız çocuklarına verilen eğitimden daha fazlasını hedefledi onun için. Beş yaşından 16 yaşına kadar çeşitli okullara gitti, ancak annesinin genç yaştaki ölümünün ardından okul hayatı sona erdi. Neyse ki babasının kahyalık yaptığı Arbury Hall’ın zengin kütüphanesinden yararlanmasına izin veriliyordu. Kütüphaneye yaptığı ziyaretler aynı zamanda bu malikanede yaşanan şaaşalı hayatla çiftliğin diğer bölümlerinde yaşanan yoksulluğu karşılaştırma olanağı da sağlıyordu ona. Gençlik yıllarına bu sosyal tezatlar, kitaplar ve aldığı dini eğitim damga vurdu. Bir süre sonra ağabeyi evlenince, babasıyla birlikte Coventry’e taşındılar. Böylece Mary’nin hayatında yeni bir dönem açıldı. Orada Bray çiftiyle tanıştı. Charles Bray, kurdele üretimiyle zengin olmuş, yardımseverliğiyle ve açık görüşlülüğüyle ünlü biriydi. Bray çifti, Rosehill’de zamanın birçok entelektüel şahsiyetini ağırlıyor, radikal fikirlere de açık olan çeşitli tartışmalara ev sahipliği yapıyordu. Mary’nin Cara ve Charles Bray’le geliştirdiği yakınlık, birçok tanışıklığı da beraberinde getirdi. Ralph Waldo Emerson gibi felsefeci, şairlerden tutun yazdığı İsa biyografisiyle tanınan ilahiyatçı Alman yazar David Strauss’a kadar birçok isim onun düşünce dünyasında yeni kapılar açtı. Artık körü körüne dindar olma şansı yoktu genç kızın. Hele Strauss’un İsa’nın Hayatı adlı kitabının yarım kalmış çevirisini tamamlama işi ona düştükten sonra. Bu arada, Bray’in sayesinde Coventry Herald and Observer gazetesinde yazıları yayınlanmaya başlamıştı. Bu aileyle ne kadar sıkı fıkı olsa da, babasıyla ilgili görevlerini de ihmal etmedi, evi çekip çevirmeyi sürdürdü. Oysa babası onda uyanan bu yeni radikal fikirlerden ve dinden uzaklaştığını görmekten hiç hoşlanmıyordu, hatta onu evden kovmakla tehdit ediyordu ama bu söylemler sadece mesnetsiz birer gözdağı seviyesinde kaldı. 1849 yılında babası ölür ölmez de, Braylerle birlikte İsviçre’ye gitti genç kadın, onlar döndükten sonra da bir süre Cenevre’de tek başına kaldı.
#denizyücebaşarır #benokurum #middlemarch #georgeeliot #başakdemirhan #yapıkrediyayınları

Опубликовано:

 

29 июн 2024

Поделиться:

Ссылка:

Скачать:

Готовим ссылку...

Добавить в:

Мой плейлист
Посмотреть позже
Комментарии : 3   
@sevgo_60.
@sevgo_60. 20 дней назад
Çok teşekkürler 😊
@adex1465
@adex1465 Месяц назад
Mihail Lermontov’un Zamanımızın Bir Kahramanı eserini değerli yorumlarınızla tekrardan anımsamayı çok isterim! 😊
@noname45722
@noname45722 Месяц назад
Yesilin kizi anne da gelsin
Далее
Вопрос Ребром - Субо
49:41
Просмотров 1,6 млн
Sinan Canan İle Hayatın Anlamı: İslam mıdır?
1:00:29