Şiirimi eşliğinde okumayı sevdiğim melodi, ne güzelsin öyle... Elli Yaş... Ellinci yılımın son ayı idi, Elliydi yaş, sabahtı. Yorgundu güneş, yavaştı, İşine geç kalmak ister gibiydi. Soluk güneşteki bu yorgunluk, Kara kappkara bulutların eseriydi. Ve Üşüyordum. seni düşünüyordum, Sense kim bilir kim bilir neyi! Farkettim birden! Kuşların dallarında kavga ettiği, Daldaki düşmek istemeyen yaprakların, Kendilerini düşürdükleri için kuşlara küfrettiği, Penceremin önündeki bu sararmış ve yalnız ağacı. Ne kadarda benziyorduk birbirimize, Onun sararan yaprakları dökülüyordu, Benimse ağarıp dökülen saçlarım. Yok yok benzemiyorduk, Bahar gelip de güneş bulutlara galip gelince, Sararıp dökülen yaprakların yerlerini, Yeni ve yemyeşil yapraklar alacak, Benimse ağarıp dökülen saçlarımın yerleri, Boş, evet boş kalacaktı. Bahar gelince yine yalnız kalacak, Tek arkadaşım, sigaram olacaktı. Yine seni düşünecek, Sensizliğin verdiği acıyla, Hıçkıra hıçkıra ağlayacak, Çökmüş gözlerimden yaşlar akacaktı. Başucumdaki saatimin sesiyle irkildim. Kızarmış, yarım açık, Ve yaşarmış olan gözlerimi sildim. Gözlerim önce saatime baktı. Sonra aynada yüzüme. Ne ellinci yılımdaydım, Ne de saçlarım aktı. Tek hatırladığım, Dün senin için yediğim dayaktı. Aşkım, birtanem, Herşeyimin diğer yarısı, Ellinci yıllarımdaki yalnızlığımı ve Önümüzdeki hayatları paylaşmaya Ne dersin? İnanki sevgilim cevabın evetse, İnan, inan, inan ki... Beni dünyanın en mutlu insanı edersin.. Mustafa Bulat