Kızım Hazan’la en sevdiğimiz kitap serilerinden biriydi Çıtır Çıtır Felsefe. Ben yayınevleri kataloglarında yazan yaş gruplarına çok aldırmayan bir anne oldum genellikle. Yayıncı ve eğitimci dostlarım beni affetsin! Kitapları önce kendim okur, Hazan’ın anlayabileceğini ya da bazı esprileri ya da olayları benim ona açıklayabileceğimi düşünüyorsam, yaşı tutmasa bile okurdum ya da o okuma yazma öğrendikten sonra birlikte okurduk. Felsefe gibi korkutucu bir başlığın bu kadar tatlı dille, günlük hayata ve çocukların dünyasına indirgenerek anlatıldığı bir seriye de duyarsız kalamazdım elbette. Okurken, Hazan da çok sevdi, valla ne yalan söyleyeyim ben de çok yararlandım. O yüzden o genç kızlığa adım atana kadar, serinin tüm kitaplarını aldım. Önce birlikte okuduk, sonra o yola tek başına devam etti. En sonunda da o üniversiteye yurtdışına gitti, kitaplar benim kütüphaneme taşındı yani sadece bana kaldı.
Şimdi diyeceksiniz ki, sen de bu aralar taktın bu felsefe konularına. Evet biraz taktım, çünkü birlikte yaşamayı beceremiyoruz gibi geliyor bana. Sadece bizim ülkemizden söz etmiyorum. Dünya yaşamayı unuttu sanki. Öldürmeye ve ölmeye odaklandı. Bir savaşın sürmediği coğrafyalarda ise başka başka sorunlar patlak veriyor. İkili ilişkilerden başlayarak, aile, toplum derken muhteşem bir uyumsuzluk tablosu çıkıyor ortaya. Tablo bir yapboz gibi, birbirine uyumlanıp, büyük mutlu resmi tamamlayacak parçalar hep yanlış yerlerde ya da eksik, hiç yok yerinde. Doğaya ettiklerimiz de cabası. Ve belki de en önemlisi, bindiğimiz dalı kesiyoruz, daha ne! Eminim siz de benim gibi sık sık düşünüyorsunuzdur, derdimiz ne bizim Allah aşkına?! İşte hep bu sorular, felsefenin alanına giriyor aslında. Kuramsal düşünmeyin, basite indirgeyin siz de göreceksiniz bu gerçeği. Bölümü açarken alıntı yaptığım kitabın başlığındaki gibi İyi ve Kötü kavramları, ya da Savaş ve Barış meselesi, ana derdimiz Yaşam ve Ölüm ve daha birçok kavram "Çıtır Çıtır Felsefe"de 10 yaşından itibaren çocukların anlayabileceği, kendini bulabileceği, hayatı sorgulamayı öğrenebileceği şekilde sunuluyor. Fransız yazar ve felsefeci Brigitte Labbe’nin usta ve sıcak kaleminden çıkan, yine Fransız çizer Jacques Azam’ın çizgileriyle meselelere daha güler yüzlü ve geniş açıdan bakmayı başaran seriyi, şimdilik 33 kitap, dilimize Azade Aslan çeviriyor, Türkiye’nin çocuk ve gençlik yayıncılığında medar-ı iftiharlarından Günışığı Kitaplığı da tam 17 yıldır kesintisiz olarak yayımlıyor.
Ben de dedim ki, Günışığı Kitaplığı’nın kurucusu, yayıncı ve yazar ve pek sevgili Mine Soysal’ı konuk edeyim "Ben Okurum"a, hem biraz Çıtır Çıtır Felsefe serisini hem de biraz hayatı ve gençleri konuşuruz, eh tabii arada eski dostum yayıncılığa da değiniveririz.
Çıtır Çıtır Felsefe’nin yazarı Brigitte Labbe ama arkasında Sorbonne Üniversitesi’nin felsefe bölümü ver demek yanlış olmaz, çünkü iki felsefe profesörü kitaplara danışmanlık yapıyor. Fransa’da 48 kitaba ulaşan seri, 25’den fazla ülkede yayımlanıyor. Labbe sadece kitaplar yoluyla değil, okullarda, kütüphanelerde, kafelerde gerçekleştirdiği buluşmalar sayesinde de çocuk ve gençlerin kafalarındaki sorulara onlarla birlikte yanıtlar aramayı ya da zihinlerine yeni sorular ekleyerek, görüş alanlarını genişletmeyi sürdürüyor. Ocak 2019’da Fransa Eğitim Bakanlığı tarafından ülkesinin en büyük nişanı, Legion d’Honneur’ö de layık görülen yazar, yetişkinlerle de bir araya geliyor. Türkiye’yi nerdeyse komşu kapısı haline getirdiğini söylemek de yanlış olmaz. Yani ülkemiz çocukları, gençleri ve tabii ki yetişkinleri de onun ufuk açıcı konuşmalarından sık sık yararlanabiliyor. Hakkında çıkan haberleri, yapılan röportajları şöyle bir taradım da… Mesela, Çıtır Çıtır Felsefe serisini bitirmiş, 16 yaşındaki bir okuru için Nietzsche’den Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü önerdiğini gördüm. Aynı röportajda, çıtır çıtır felsefe ilk yayımlanmaya başladığında felsefe eğitimi için kitapların hedeflediği yaşların erken bulunup bulunmadığını sormuş gazeteci arkadaşımız, Labbe kütüphaneciler ve kitapçıların desteğini aldıklarını, Fransa’da bu iki meslek grubunun da editör gibi çalıştığını söylemiş. Tabii bu cümleler, bana bir aaah çektirdi. Türkiye’de ise öğretmenler konunun önündeki bariyerin kalkmasına yardımcı olmuşlar ona göre. Brigitte Labbe uzun yıllar iletişim sektöründe çalışmış biri aslında, sonra orta yaşlarda bir gün kurumsal hayattan çıkıp, felsefe okumaya karar veriyor. Yine bir Türk gazetecinin bu süreç hakkındaki sorusuna da şöyle yanıt vermiş: “Artık hayatımda öyle bir noktaya gelmiştim ki, bir anlam duvarına toslamıştım. Yaptığım işe hiçbir anlam veremez olmuştum. Sanki sadece bir işlevi yerine getiriyordum da artık orada bir anlam ve gerçeklik kalmamıştı. Aslında çok otomatik bir şekilde de gerçekleşmedi bu süreç. İlk aşamam, neyi bıraktığımdı. Benim için anlamı kalmayan bir şeyi bırakmaktı amacım."
#denizyücebaşarır #benokurum #çıtırçıtırfelsefe #brigittelabbe #minesoysal #günışığı
29 май 2024
