Yine bir erkeğin peşinden sokak sokak, kadın kadın dolaştıracağım sizi. Varoluş bunalımlarını, geçmişindeki yaraları birlikte keşfedeceğimiz bir erkek kahramanı daha birlikte çözümleyeceğiz. Hazır mısınız? İnanın, çok anlamlı bir buluşma olacak bu. Çünkü edebiyatımızın en önemli yazarlarından birinin de peşinden gitmiş olacağız böylece. 1959 yılında Yunus Nadi Roman Armağanı’nda ikinciliği alan, sonra Varlık Yayınları tarafından yayımlanan öncü bir romanı ve öncü bir yazarı konuşacağız. Evet efendim, birçok ben okurum dinleyicisinin bu bölümü sabırsızlıkla beklediğini biliyorum. İşte geldi: "Aylak Adam" ve Yusuf Atılgan. Çok mutluyum, bu günleri de gördüğümüz için. Üstelik, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Doçent Doktor Zeynep Uysal ile konuşacağız bu önemli romanı ve önemli yazarı. Tatlı dilli hocalar "Ben Okurum"un baş tacıdır biliyorsunuz artık.
Yusuf Atılgan 1921 yılında Manisa’da dünyaya geldi. Milli mücadelenin içine doğmuş bir bebeğin kaderini hayatının hemen başında yaşadı; bir yaşına geldiğinde Yunan ordusu şehri işgal etti ve ateşe verdi, onlar da ailece Manisa’nın Hacırahmanlı köyüne taşındılar. Annesi Avniye hanımın tam bir romankeş olduğunu söylüyor bazı kaynaklar. Ve Türkçeyi çok güzel kullandığını, insanları bir iki cümlede çok iyi tanımladığını da… Okuduğu romanları detaylı olarak anlatmasıyla da meşhurmuş. Kardeşiyle birlikte annelerinin anlattığı duygusal romanları dinleyerek büyüdüler. Daha sonra Manisa’da ilkokula başladığında ve ortaokul yıllarında da şehrin kütüphanelerine sık sık uğrar oldu Yusuf Atılgan. Liseyi de yatılı olarak Balıkesir’de okudu. İstanbul Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne devam ederken katıldığı sol öğrenci hareketlerinin sonunda kendini hapishanede buldu. Bu kısa süreli mapusluk babasının ölümüne sebep olacaktı. Sonunda okula geri döndü, mezun oldu. Yıllar sonra üniversite günlerini şöyle anacaktı: “Fakültede dil bilgini Ragıp Hulusi, Rahmetli Arat’tan, Halide Edip Adıvar’dan yararlandığımı sanıyorum; ama en büyük şansım üç yıl Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olmam. Örneğin Recaizade’den Proust’a, Gide’e, iyi müziğe atlayarak anlattığı derslerin ve ara sıra özel konuşmalarımızın yazarlık mizacımda büyük etkisi olduğuna inanıyorum.”
Öyle değil midir zaten? Yazarlar hep başka yazarların elinde büyümez mi?. Yusuf Atılgan’ın üniversiteden sonra yolu hemen edebiyat dünyasına çıkmıyor ama. Mezuniyetinin ardından köyüne dönen yazar, bir süre çiftçilikle uğraşıyor ve annesinin ısrarıyla evleniyor. Ama kısa sürede sıkılıyor çiftlik hayatından; kendini şehre atıp sinemalara sığınıyor sık sık. Sonunda da işlerini bir arkadaşına devredip, edebiyata ağırlık veriyor. 1954 yılında Tercüman gazetesinin açtığı bir hikaye yarışmasına iki ayrı isimle iki ayrı öykü gönderiyor. Nevzat Çorum adıyla gönderdiği Evdeki öyküsü birinciliğe layık görülürken, Ziya Atılgan adıyla gönderdiği Kümesin Ötesi başlıklı diğer öykü yedinci oluyor. Ve bundan sonra kendini bütünüyle yazmaya adıyor. 1959’da da Yunus Nadi Roman Armağanı’nda ikinci seçilen Aylak Adam çıkıyor okurların karşısına. Bu arada söylemeden geçmeyelim, birincilik ödülünü de Fakir Baykurt Yılanların Öcü adlı romanıyla alıyor. Zaten o yıllar köy edebiyatının en popüler olduğu dönem. Köy hayatını anlatan yazarların arasından çıkmış, şehirde sokak sokak dolaşan, varoluşsal sorunlarını dile getiren, bunalımlı, ayrıksı, öfkeli ve umutsuz kahramanıyla farklı bir kulvarda yerini alıyor Atılgan. Aylak Adam, yani C., toplumsal normların karşısında bir roman kahramanıdır. Yusuf Atılgan, yani Y. A, ise dönemin edebiyat kodlarının dışında bir yazar…
#denizyücebaşarır #benokurum #canyayınları #yusufatılgan #aylakadam #zeynepuysal #boğaziçiüniversitesi
18 май 2024